Kayıtlar

şiir etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

CENNET-ÜL ME'VA'M

Resim
İsmin ilk kez okunduğunda kainata, Yıldızlar toplanmaya başladı semada, Gök kubbe nurun ile aydınlandı, Yedi kat semanın ötesinde, Yedi kat cennetin Me'va kapısı aralandı. Ve sen doğdun Dünya'da... Kalplerimize açılan cennetin üçüncü katındaki bir bahçe gibi, Sığınılacak bir liman, kalınacak bir mesken oldun gönüllerimizde.  Varlığın ile yokluklara meydan okuyarak, İçimizdeki tüm boşlukları doldurarak, Sahip olduğumuz tüm korkuları yerle bir ettin. Ruhumuza işleyen nefesin ile hayat verdin, Ve yeni bir hayatın başlangıcı oldun sen. Fani alemden baki aleme uzanan bu kutsi yolculuğumuzda, Sonsuzluğa doğru, birlikte yol alacağımız yoldaşımız Ve hayatı, içinde adeta bir sır gibi barındıran sırdaşımız oldun. KAYNAK: https://www.yeniakit.com.tr/foto-galeri/cennetin-kac-derecesi-vardir-iste-muminler-icin-hazirlanan-8-cennet-24820 Sen,senin için O'na sığındığımızda,  ...imkansızı mümkün kılan, Tüm zorlukları kolaylaştıran, O'ndan gelecek h

DAVETTEN DEVLETE

Resim
Mekke... Ebrehe'nin Fil Ordusu ile yıkmaya çalıştığı Beytullah'ın (Kabe) arzı, Ebabil Kuşları'nın seması, Peygamber (s.a.v.)'in doğduğu kutsal şehir, Kur'an-ı Kerim'in Hira Mağarası'nda indirilmeye başladığı yer, İslam, senin coğrafyanda Cebrail ile gelen ilk vahiy ile açıklandı: "Oku! Yaratan Rabbinin adıyla oku! O, insanı bir alaktan yarattı. Oku, Rabbin sonsuz kerem sahibidir. Ki O, kalemle yazmayı öğretendir. İnsana bilmediğini O öğretti." (Alak Suresi 1-5. Ayetler) Mekke'de İslam'ı anlatmak için 13 yıl süren mücadele, Açlık, susuzluk, işkence ve kısıtlamalar... ...ve tüm kabilelerin bir arada olduğu suikast girişimi...   Cebrail bildiriyor vakit geçmeden, Hz. Ebubekir ile başladı Hicret hazırlığı, Müşrikler Daru'n Nedve'de yaptı planlarını, El ayak çekilinceye kadar kuşattılar etrafı, Ve beklemeye koyuldular üzerlerine alıp karanlığı, Hz. Peygamber (s.a.v.) çağırdı Hz. Ali'yi (r.a.),

YOL

Resim
Hayat, bir yol ise gidilmesi gereken Önümüzde uzanan, Ardımızda kalan, Ve ebediyete doğru devam eden, Sıratı müstakim üzere olmalı...   "Sıratı müstakim nasıl bir yol?" diye sordu akıl. Sıratı müstakim, Allah'ın razı olduğu yol demektir. "La ilahe illallah Muhammedun Resulullah"a, Kelime-i tevhide teslim olmaktır. O'nun emir ve yasaklarına boyun eğmek, O'nun razı olduğu bir kul gibi yaşamaktır. Meyletmemektir dünya hayatına.   Dünya hayatı, bir yol ise cehenneme uzanan, Terk etmeli onun harama götüren yollarını, Helaka sürükleyen yanlışlarını, Günahı işlediği hızla yönelmeli tövbe etmeye, Yalvarmalı kainatın efendisi ve alemlerin Rabbine, Af dilemeli samimi bir nedamet içinde, Hüznü sevince, Bataklığı gülistana çevirmeli koşulsuz bir teslimiyetle,   "Çok zor!" diye diretti akıl. "Bunu başarmak çok zor!" diye tekrarladı Akıl, hükmedebildiği sınırların dışına çıkmayı başaramadı. Çares

VAROLUŞ

Resim
  Ey ağrı, Seni, göğsümün sol yanına acıtasın diye mi bıraktılar? Hüzne boğulduğum her anda, Göğsümün altında baskı yaparak sol yanımı sıkıştırıp da, Nefesimi kesesin diye mi var ettiler seni? Varlık sebebin sadece bu muydu senin? Var olmayı, acıtarak kendini hatırlatmak diye biliyorsun sen. Hatıra geldiğin her an, yakıp yıkıp kül ediyorsun var olan her şeyi. Kalıcı sarsıntılar, derin yıkımlar bırakıyorsun içimde. Sızım sızım sızlıyorsun en derinlerimde. Acım biraz hafifleyip de kendime geldiğim anda, "Var!" diyorum kendi kendime, "Beni yaşatacak ve beni diri tutacak bir acı var içimde." İçimi acıttıkça büyüyorsun, İçimi acıttığın kadar var oluyorsun bende. Ne zaman ki yokluğa bürünsen, içimde öldün sanıyorum. Ve hemen, içimde bir yerlerde bir mezar kazmaya başlıyorum. KAYNAK:   https://medium.com/zeitgeist-dergi/bilin%C3%A7-ve-varolu%C5%9F-%C3%BCzerine-birka%C3%A7-soru-4383b342ba18 Nefes dahi almadan, Çıt çıkarmadan, Sessiz ve

NEFSİME İHTAR

Resim
Öncesinde bir hiç iken, Günahsız olarak geldiğim bir dünyada, Acziyetimin verdiği günahlarımla çıktım karşına, Azametini yansıtan kudret şemsiyesinin gölgesi altında, Elimden geleni yapıp elimden gelmeyen için el açtım sana, "Tevbe ediyorum." dedim Rabbim.  Bilerek veya bilmeyerek, Geçmişte yaptığım hatalara, İşlediğim tüm günahlara, Bulaştığım yanlışlara, "Tevbe ettim Rabbim!"  Ve el açıp huzuruna geldim. Secde ile sana yöneldim. Tüm yakarışlarımı sadece sana arz ettim.  Ey her şeyi yoktan var eden Allah'ım! KAYNAK:  https://www.altinoluk.com.tr/nefsime-ramazan-mektubu.html Tüm sıkıntılara sabır ile göğüs gerdim.  Çünkü: "Allah sabredenlerle beraberdir." diyordu ayet. (Bakara, 153) İşittim ve itaat ettim. Kalbimdeki iman ile teslim oldum.  Sabrettim! Ve sadece senin şahitliğinde,  Nefsime ihtar çektim. Kapattım kalbimin tüm kapılarını,  Nefsimin yoldan çıkarıcı istek ve arzularına, Kulaklarımı sağır ettim, Hakk'a ait olmayan her söze, Dilimi lal

YAN EY GÖNÜL

Resim
"Yan!" dedim ey gönül, Yan! Kalbimin her zerresinde tutuşan bir yangın misali, Sıçra ömrümün her noktasına, Yakıp kavur ciğer paremi, Sonra, savur küllerimi etrafa, Yan! "Yan!" dedim ey gönül Yan! Tükenen son umudum ol, Doğru olanı arayanlara, Yanlış yoldan dönenlere, Kula kulluk etmeyenlere, Yalnızca bir ve tek olan Allah için diyenlere, Yan ey gönül, Yan! Ateşe atıldığım anda, Gökten yeryüzüne inen Cebrail (a.s.) misali, Yeryüzünü yumuşak eyle, Ve gönüllerimize, Serinlik ve selamet getir. "Yan!" dedim ey gönül, Yan! Yanmak, ne kadar zor olsa da, İnsan, ne kadar çaresiz kalsa da, Her devirde ve her koşulda, Biz, inananlar için var, Nuh (a.s.)'ın gemisi Ne hüzünler tattı bu gönül, Korkma! Bir ve tek olan Allah'a sığındıysa, Ne hüzün kalır ne gam ne de keder. İnandıysa bir kalp, Teslim olduysa, Çareyi yanmakta bulduysa, Bir hüznü, bir kalpten Allah'tan başka kim giderebilir ki?

İÇİMDEKİ KAFES

Resim
  Sen biliyor musun? Küçük bir çocukken içimdeki kafeste bir kuş besliyordum. O, çoğu zaman içimden şarkılar mırıldanır, Bense hayaller kurardım. Fakat şimdi bomboş içimdeki kafes! Salıverdim içimdeki kuşu. Uçup da gitti içimden çok uzaklara. Bir bulutun parmağına kondu. Sonra bir yağmur damlası gibi süzüldü gözlerimden. Yanaklarımı ıslatıp da, Yüreğimde tuzlu ve acımsı bir tat bıraktı. Yakıp kavurdu ciğer paremi. İşte bu, ayrılığın tadı idi. İçimdeki derin boşlukta yanarak yankılanan... Ve içimi yakıp kül eden içimdeki sonsuz boşluktan başkası değildi. Çünkü ben, içimde beliren bu sonsuz boşlukta esir kalmıştım. Oysaki kafeste esir kalan o minik kuş değil, Sadece benmişim. Ve anladım ki, herkes sadece kendi içinin esiri idi. Ve en büyük kafes, kendimizi hapsettiğimiz içimizdi. MURAT TAŞ

KÜÇÜK BİR ÇOCUKSUN SEN

Resim
  Sen, hiç büyümeyen bir çocuksun içimde Masum korkuları, Tatlı bakışları, Ve şirin küsmeleri olan… İçimden sessizce geçip yüreğimde çığlıklarla kopan… İçindeki şehirlerde gezdirip beni, Sokaklarında kaybeden… Ve bana, kendi içimde ruhumu bulduran…   Küçük bir çocuksun sen, İçinde, çocukluğumdan kalma anıları barından… Özlemini çektiğim, Kokusunda baharı anlatan… Karanlığından korkup kaçtığım, Emin olarak sığındığım yuvamsın sen, Bacasında dumanı tüten… Rüzgârın bir o yana, bir bu yana savurduğu bir yaprak iken, Bana yolumu bulduran…   Yanlışlarımın üzerini örtüp, Bana doğru olanı getiren… En kıymetli emanetsin sen, Bana âlemlerin Rabbinden bırakılan…   Yüreğimde hiç çözülmeyecek, Ve hep ilk günkü gibi kalacak, Bir kördüğümsün sen.. Peygamber (sav)’den bugünlere, Ve dahi sonralara örnek olarak bırakılan… Gerçek aşksın sen… Ömrüme helalinden yazılan… Yüreğimde seni yaşadıkça içimde çoğalan, Tıpkı ekmek kırıntıları gibi,

İÇİNDEYİM İÇİMDESİN

Resim
Zaman… uçup da giderse… bir gün… ellerinden… ve kalbin… (buna) dayanabilecek kadar… güçlü değilse… kim tutacak… ellerinden… kim (dışarıdan) bakıp da görebilecek… geçeni kalbinin içinden… hangi yollar… ona çıkacak… ve (bu yollar) ne tür engeller barındıracak içinde… (hal böyle iken) nasıl gelecek yarınlar… ve kim koruyacak bugünlerini… hangi makamın hangi mevkisinden bir el uzanacak… sen, bu hayatın müptelası olmuşken… (gerçek manada) gönül, hiçbir makamda herhangi bir mevkiye giriftar olmazken… ve bu durum yok sayılmayacak derecede aşikar iken… bu, nasıl bir yanılmadır ki… böyle bir gaflet… insan bedenini kalp ve ruhu ile mağlup eder… “Hayat, dibi olmayan bir derinlik de olsa, içindeyim nasılsa… Benimkisi her ne kadar sığ bir yaşamak da olsa, içimdesin nasılsa…” Gurbet… yeni bir başlangıç yapar da… yeni bir firak olursa… gözlerin hiç olmadığı kadar uzakları görür de… ayakların olduğu yerde sabit kalırsa… kalbin attığı yerden… hayatın hiç olmadığı bir yere göç ederse… kim firakı sona er

MURAT TAŞ - ZAMAN

Resim
Zaman, İç içe geçmiş bir tren vagonlarına yüklenmiş gibidir.  O yüzden zaman, boşluğu dolduracak kadar çok değil. Zaman,  Çokluğu yitirecek, sonsuzluğu bitirecek kadar az. Ömrümüzden vagon vagon geçip giden zaman, İçimizde kaybettiğimiz kendimizi dahi bulduramayacak kadar az. Tıpkı kızgın bir demirin gönlümüzü dağlaması gibi,  Taptaze duruyor acısı içimizde.  Yakıp kavuruyor, Kül ediyor içimizi.  Aşkın ateşini harlayıp duruyor içimizde.  Ne kül ediyor,  Ne de gönlümüzü aşka kul ediyor. Ne serbest bırakıyor, Ne de hapsediyor içimizi içimize. Sadece çıkıp geliyor işte; Kimden? Nereden? Ve nasıl geldiği dahi bilinmeden. Çünkü aşk, en büyük hakikattir şu fani dünyada, Ve aşk çıkıp geldiğinde, Kimden? Nereden? Nasıl geldiğine dahi bakılmaz. O geldiği zaman, Zamansız geldiği sanılır çoğu zaman. Oysaki o, hiçbir zaman zamansız gelmez. Zamanı bellidir aşkın. Tıpkı yaşanması gereken kader gibidir aşk. Çıkar gelir, Ve geriye sadece onu yaşamak kalır. Hakkıyla, layıkıyla... Zaman, şimdi aşkı yaşa

YALNIZLIK - MURAT TAŞ

Resim
Sen, Koca bir ömür sustun! İçimdeki notalar yer değiştirdi. Yüreğimdeki melodiler sessizliğe büründü. Sen gittin, Ömrümün yamaçlarına koca bir yalnızlık kondu. İçimde ayrılık şarkıları söyleniyor şimdi.  Hani sevgili, yalnızlığın dahi benimdi? Hani boş bırakılan bu ellerim ellerindeydi? Tüm bu sözler, koca bir yalandan mı ibaretti? Hangi sual, hangi cevaba gebeydi? Seninle gelen vuslat, Meğerse yalnızlığın ta kendisiydi. Bilemedim. Bilmek istemedim. Senin bana gelişin,  Benim kendimden gidişimmiş, Göremedim. Yalnızlık senden bana miras şimdi. Yalnızım şimdi. Hem de kendimden çok uzaklarda bir çölde gibiyim. Yalnızlığın kaderini yaşıyorum. 

HİÇLİK MAKAMI

Resim
Erenlere sordum: "Nasıl bakayım?" dedim. "İrfanla, ibretle, hikmetle bak!" dediler. "Ben, bir boşluktayım." dedim. "Gel, dolduralım!" dediler. "Peki!" diyerek aşk ocağında can oldum. "Sen değil, biz seni murad ettik." dediler. "Bana bir keramet gösterin." dedim. "Dön de eski haline bir bak." dediler.  "Ben, ne zaman kemale ererim." dedim. "Ben demeyi bırakınca..." dediler.  "Peki, zikrime zikir katayım mı?" dedim. "Yok! Sana verdiğimiz sana ziyade." dediler. "Kızdığım birine hesap sordum." dedim. "Sen, hesabı sorulansın." dediler. "Bazılarını kınadım." dedim. "Kınadığını yaşamadan ölemezsin." dediler. "Ben de susmayı denerim." dedim. "Aferin! Susan, konuşandan çok öğrenir." dediler. "Mevlamı bilmek istedim." dedim. "Sen, evvel kendini bil!" dediler. "Kendimi nasıl bileceğim ki?"

ŞEHİR VE SEN

Resim
 Şehir içine akıyor bugün, Ve sen şehrin içinden geçiyorsun Bir şiirin içinden akar gibi Şehir mi sana tutsak? Ben mi şehre âşık? Bilemedim Bildiğim tek şey, İçine aktığım bu şehirde Bir şiir misali sana yazıldığımdır. 

NEFESİNİ YAZMAK

…ve anladım ki seni sevmek ve seni yaşamak için uyanık olman… …ve de karşımda durman gerekmiyordu hiçbir zaman… …bazen ayrı yerlerde iken bir telefonun ucunda bekleyip de sen uyurken nefesini dinlemek dahi yeterdi seni sevmeye ve yaşamaya… …ve sevmek böyle bir sey olsa gerek… …bir ömür kalbimi titreten nefesini yazmak gibi… …her nefeste seni yaşamak gibi… …ve sen, nefes almayı bıraktığında bir gün ölmek gibi… …varlığında can buluyordu aşk… …ve dilleniyordu gönüllerde bir sevda, sen konuştuğunda… …susuyordu gönüller, sen konuşmayı bıraktığında… …koca bir sema misali kuşatıyordu yüreğim bu sevdayı, sen yüzünde gülücüklerle karşımda durduğunda… …ve bir yeryüzü misali seriliyordum önüne, sen hayat bulup da yaşadığında… …gerektiğinde bir arş ve gerektiğinde bir arz idim sen nefesinle yokluğuma varlık manası yüklediğinde… …oysaki ben büyük bir manasızlığı yaşıyormuşum günlerimi sensiz geçirdiğimde… …şimdi öyle mi peki? Şimdi öyle mi sevgili? …şimdi sen varsın, n