Kayıtlar

Haziran, 2020 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

O HALDE DOĞRU OLAN NEDİR?

An itibariyle öyle hayatlar yaşıyoruz ki, adeta dibimizde soluyarak yoluna devam eden bir kimsenin varlığından dahi, haberdar olamıyoruz. Onu göremiyoruz. Bir sıkıntısı olduğunda bir kimsenin, o kimseyi görmezden geliyoruz. Onu umursamıyoruz. Olan biten her şeye duyarsız kalıyoruz. Bize dokunmayan yılanın bin yıl yaşaması için var gücümüzle çalışıp çabalıyoruz. Bir kimse haksızlığa uğradığında susup dilsiz şeytanlara dönüşüyoruz adeta. Her türlü adaletsizlik karşısında ruhlarımızı satıp her türlü adaletsizliğe alkış tutuyoruz. Menfaat uğruna kişiliğimizden olmayacak tavizler veriyoruz. Bir kimsenin haklı olduğunu bildiğimiz halde, sırf maddi olanaklar açısından güçlü diye haksız olanın yanında taraf tutuyoruz. Haklı olanı haksız; haksız olanı da haklı varsayıyoruz. Bir kimsenin çektiği acıya yüz çevirip yolumuza, daha doğrusu yaşantımıza, umarsızca devam ediyoruz. Onca yanlışı göz göre göre yapıp ortalıkta hiçbir sorun yokmuş gibi kaldığımız yerden devam edip vicdanımızı dahi içimizde

TEKLİ KALABALIK VE ÇOKLU YALNIZLIK

Düşündünüz mü hiç? Onca kalabalığın içinde yalnızca bir tek kişisiniz. Ya bu büyük kalabalığın aynı parçalarından sadece birisi olursunuz ya da onca kalabalıktan sıyrılıp kendinize has yegâne bir parça olarak kalırsınız. Evet! Asıl mesele de bu zaten. Günümüzde gittikçe birbirine benzemeye başlayan kalabalıkların içinde kendin olabilmek ve kendini bu kalabalığa benzemekten korumak. Neden mi böyle diyorum? Bu sorunun cevabını bulmak için etrafımıza ya da en basitinden kendimize bakmış olmamız yeterli bir kaynak olmaktadır. O halde başlayalım. Özelden genele doğru giden bir yol izleyelim sizlerle. En azından bu yolda yalnız yürümeyelim. Bana bu yolda eşlik edin hadi. Evvela toplumun bir parçası olarak, yani bir birey olarak kendimizden başlayalım. Günümüz yaşam tarzında hepimizin üzerinde en azından akıllı bir cep telefonu mevcut bulunmaktadır. Bunun dışında tablet, laptop gibi elektronik ürünleri sayma gereği bile duymuyorum. Çünkü bizlere en yakın olan materyal ce

ZİNCİRİ ASLA KIRMA!

Aslında bu, hepimizin hikâyesi… Çünkü hepimiz, büyük bir kalabalığın içinde yapayalnızız… İç suskunluklarımız, bir başkasına ait sözlerimiz, kendimiz olmayan bakışlarımız, sahte gülüşlerimiz, duymak istemeyip de duyduklarımız, söylemek istemeyip de söylemek zorunda kaldıklarımız ve daha nicesi… Ve nihayetinde kocaman bir yalana dönüşen tekdüze bir hayat… Hepsinin toplamı biziz. Yani, aslında her hareketimizle bir öncekini sıfırlayan bir durumun başrol oyuncularıyız. Hayatın bizleri bir arada tutmuş olduğu zinciri her an kırıp duruyoruz. Nasıl mı? Gelin kendimize bir metot belirleyelim. Günlük ve haftalık hedefler koyalım. Bir takvim üzerinde, ulaştığımız her hedef sonrasında,   hedefe ulaştığımız günlere bir çarpı atalım. Bu çarpılarla bir zincir oluşturalım ve asla ama asla bunu yapmaktan ve başarmaktan vazgeçmeyelim. Ve bu zinciri kırmayalım. Hedefe durmaksızın ulaşalım. Çünkü kişisel gelişim uzmanları, bu hayatta daima hedeflerimiz olması gerektiği yönü