HAKİKAT
Kurulmuş olan bir pusuya ilk adımı attığım anda namluda bekletilen kurşunlar yağmur gibi yağdırılıyordu üzerime. Anlaşılan o ki, tahkikat tamamlanmış ve bir sonuç alınmak üzere uzun mu uzun bir yolculuğa çoktan çıkılmıştı. Tetiğe basıldığı her anda, gece karanlığının üzerine çöken mermiler, kalbi duran bir ölü misali ayaklarımın dibine düşüveriyordu hırçın bir şekilde. Karar verilmiş, ferman imzalanmıştı. Gün batımıyla gelen sessizlik, yerini ölüm haberimi çok öncelerden ilan eden siren seslerine bırakıyordu. Üzerime beyazları çekip sahnede bana eşlik etmek üzere, ölümü de yanıma alarak dans etmeye başlamıştım. Çalan melodi her ne kadar yanlış da olsa dans ediyordum işte, sahnenin en orta yerinde, hem de ölüme meydan okuyarak. * * * İnfaz kararı çoktan verilmiş olan bir hayatın kıyısında, uçurumun kenarında, ıssız bir darağacında atıyordu kalbim. Yaşamak denen şey nefes alıp vermekten ibaret idi ise ayaklarımın altından tabure çekildiği andan itibaren nefes alıp vermeden yaşıyordu