Kayıtlar

Haziran, 2022 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

GİYİNMEK İSTİSNA, KIYAMETİ GETİREN ÇIPLAKLIK İSE MODA

Resim
İnsan, yaratılış gereği her canlı gibi, ihtiyaç sahibi bir varlık olarak karşımıza çıkmaktadır. İnsan, hayata tutunmak için bu ihtiyaçlarını elbette gidermek durumundadır. Nasıl ki yeme-içme, barınma insanoğlunun temel ihtiyacı ise, giyinme de bu ihtiyaçlardan sadece bir unsur konumundadır. İnsanlığın var olduğu ilk andan günümüze gelinceye kadar bu temel ihtiyaçlarını farklı şekillerde karşılamıştır insanoğlu. Bu ihtiyaçlar daim olmakla birlikte, bu ihtiyaçlardan faydalanma şekli zamana, eğilimlere ve daha doğrusu inanca göre değişkenlik göstermiştir. Geçmiş zamanda insanlar tarafından bu davranış biçimleri deneyimlendiği gibi, bu gün, günümüzde de bu deneyim iyi veya kötü, doğru veya yanlış, güzel veya çirkin bir şekilde devam etmektedir. İnsanın üzerine giydiği kıyafet, sadece kötü hava şartlarından koruyan ya da vücudun belli yerlerini örten bir örtü olmanın da ötesinde bir eşya konumunda bulunmaktadır. Kıyafet, bir kimsenin karakteri, kültürü, medeniyeti ve buna benzer farklı

NEFSİME İHTAR

Resim
Öncesinde bir hiç iken, Günahsız olarak geldiğim bir dünyada, Acziyetimin verdiği günahlarımla çıktım karşına, Azametini yansıtan kudret şemsiyesinin gölgesi altında, Elimden geleni yapıp elimden gelmeyen için el açtım sana, "Tevbe ediyorum." dedim Rabbim.  Bilerek veya bilmeyerek, Geçmişte yaptığım hatalara, İşlediğim tüm günahlara, Bulaştığım yanlışlara, "Tevbe ettim Rabbim!"  Ve el açıp huzuruna geldim. Secde ile sana yöneldim. Tüm yakarışlarımı sadece sana arz ettim.  Ey her şeyi yoktan var eden Allah'ım! KAYNAK:  https://www.altinoluk.com.tr/nefsime-ramazan-mektubu.html Tüm sıkıntılara sabır ile göğüs gerdim.  Çünkü: "Allah sabredenlerle beraberdir." diyordu ayet. (Bakara, 153) İşittim ve itaat ettim. Kalbimdeki iman ile teslim oldum.  Sabrettim! Ve sadece senin şahitliğinde,  Nefsime ihtar çektim. Kapattım kalbimin tüm kapılarını,  Nefsimin yoldan çıkarıcı istek ve arzularına, Kulaklarımı sağır ettim, Hakk'a ait olmayan her söze, Dilimi lal

AYNAYA BAKINCA NE GÖRÜR İNSAN?

Resim
Sahi, aynaya bakınca ne görür insan? Sadece ete bürünmüş bir iskelet yığınından oluşan cismani bir varlığı mı? Yoksa daha ötesini mi? İnsan, aynaya bakınca başka bir insanın kendisine baktığı zaman gördüğü şeyi görür. Ete bürünmüş bir iskelet yığınından oluşan cismani bir varlığı... Peki, insan sadece et ve kemikten oluşan cismani bir varlık mıdır? Elbette ki, insan sadece et ve kemikten meydana gelen cismani bir varlık değildir. İnsan duyguları, düşünceleri, hissiyatı, maneviyatı ve her şeyden de önemlisi ruhaniyeti olan pek kıymettar bir varlıktır. O halde insan, aynaya bakınca cismani varlığı dışında onu özel kılan duygularını, düşüncelerini, hissiyatını, maneviyatını ve dahi ruhunu göremez mi? İnsan, aynaya baktığı zaman cismani varlığı dışında onu özel kılan ve dış görünüş dışında onu diğer insanlardan ayıran temel özelliği olan duygularını, düşüncelerini, hissiyatını, maneviyatını ve dahi ruhunu göremez. Çünkü aynalar bize, gözle görünenin daha ötesini göstermeye

AKIL TUTULMASI

Resim
Kapitalist nizamın yaşam standartlarında gündem o denli yoğun ki, insanoğlunun akıl tutulması yaşamadığı bir gün daha geçmiyor ömrümüzden. Evet, yanlış duymadınız. Akıl tutulması! Peki, nedir adına akıl tutulması dediğimiz şey? Sözlük anlamı ile baktığımızda akıl tutulması; "aklın başka bir aklın yörüngesine girmesi ve onun etkisi altında kalması, aklın fonksiyonlarını ve zekayı kullanma yeteneksizliği, öznellik ve nesnellik arasındaki ayrımdan aklın işlevini tek yönlü olarak görmek" şeklinde karşımıza çıkmaktadır. Akıl tutulması diğer bir deyişle, "doğru ve mantıklı bir şekilde düşünememek" anlamına da gelmektedir. Akıl tutulmasını ortaya çıkaran nedenlere baktığımız zaman karşımıza çıkan unsurlar, "bir konu hakkında bilgisizlik, kirli ve yanlış bilgi, bir şeye/kimseye taraf olma hissi, duygusal davranış, irade zayıflığı ve telkin" şeklindedir. Akıl tutulması esasında "iman zafiyeti" neticesinde ortaya çıkmaktadır. Buradaki en büyük etken,

100 YILLIK UYKU HALİ

Resim
Uyku hali, sadece gözlerin kapatılmasından ibaret bir durum değildir. Uyku hali, algıların da dış dünyaya kapatılması halidir aynı zamanda. Bilimsel olarak bir insan, ömrünün üçte biri kadarını uykuda geçirmektedir. Yani 75 yıl yaşayan bir kimse, 75 yıllık ömrünün 25 yılını uykuda geçirmektedir. Peki 100 yıl (bir asır) boyunca uykuda olan bir ümmet, ömrünün kaçta kaçını uykuda geçirmek zorundadır? Son Osmanlı Hilafet Devleti yıkıldıktan sonra deliksiz bir uykuya dalan bu ümmet, uyanmak ve kıyama kalkmak için daha neyi beklemektedir? Osmanlı Hilafet Devleti'nden sonra, İslam'ın reddettiği ve fakat Fransız Devrimi'nin getirdiği "milliyetçilik anlayışı" ile bin bir parçaya bölünen ve farklı coğrafyalarda birbirinden bağımsız ve İslam'dan uzak bir yaşam sürdüren Müslümanlar, Al-i İmran Suresi 103. Ayette Allahu Teala'nın yapmış olduğu uyarıyı, bir asır süresince hiç mi akıllarına getirmediler:     وَاعْتَصِمُوا بِحَبْلِ اللّٰهِ جَم۪يعًا وَلَا تَفَرَّقُواۖ

YAN EY GÖNÜL

Resim
"Yan!" dedim ey gönül, Yan! Kalbimin her zerresinde tutuşan bir yangın misali, Sıçra ömrümün her noktasına, Yakıp kavur ciğer paremi, Sonra, savur küllerimi etrafa, Yan! "Yan!" dedim ey gönül Yan! Tükenen son umudum ol, Doğru olanı arayanlara, Yanlış yoldan dönenlere, Kula kulluk etmeyenlere, Yalnızca bir ve tek olan Allah için diyenlere, Yan ey gönül, Yan! Ateşe atıldığım anda, Gökten yeryüzüne inen Cebrail (a.s.) misali, Yeryüzünü yumuşak eyle, Ve gönüllerimize, Serinlik ve selamet getir. "Yan!" dedim ey gönül, Yan! Yanmak, ne kadar zor olsa da, İnsan, ne kadar çaresiz kalsa da, Her devirde ve her koşulda, Biz, inananlar için var, Nuh (a.s.)'ın gemisi Ne hüzünler tattı bu gönül, Korkma! Bir ve tek olan Allah'a sığındıysa, Ne hüzün kalır ne gam ne de keder. İnandıysa bir kalp, Teslim olduysa, Çareyi yanmakta bulduysa, Bir hüznü, bir kalpten Allah'tan başka kim giderebilir ki?

YOKSA BİR MÜSLÜMAN'IN HİLAFET İSTEMESİ DÜŞÜNCE ÖZGÜRLÜĞÜ DEĞİL Mİ?

Resim
Bugün, adına modern çağ(!) dediğimiz günümüz dünyasında hiç kimse yoktur ki, demokrasinin temel ilkelerinden birisini oluşturan düşünce özgürlüğünü savunmasın. Ve yine hiç kimse yoktur ki, kendi düşüncesine aykırı olduğu gerekçesiyle bir başkasının düşüncesine tahammül etmesin ve onu bu düşüncelerinden dolayı yargılamasın ve dahi cezalandırmasın. Düşünce özgürlüğünü temel ilkelerinden birisi sayan ve dahi bunu anayasal güvence altına alan demokratik düzenlerde, bu temel ilkenin çokça ihlal edildiğine şahit olmaktadır insanlık. Bu geçmişte de böyleydi, bugün de böyle ve yarın da böyle olacaktır maalesef. Peki, günümüzde insanlığın ve beşeri sistemlerin bu denli önemsemiş olduğu "düşünce özgürlüğü" ne anlama gelmektedir. Hiç merak ettiniz mi? Gelin hep birlikte bu sorunun cevabını bulmaya çalışalım. "Düşünce özgürlüğü, başka bir deyişle ifade özgürlüğü veya vicdan özgürlüğü demokrasinin temel ilkesidir. İnsan haklarına ilişkin bütün belgelerde ilk sırada vurgulanmış

DUA VE ÖNEMİ

Resim
Dua, aciz ve en kusurlu olan kul ile en kutsal ve kudreti sonsuz olan Allahu Teala arasında kurulan iletişimdir. Kul, dua ettiği zaman kendisini ve tüm kainatı yaratan Rabbine en samimi hali ile yönelir ve yalnızca O'ndan ister. Çünkü kulun Allah'tan istemesi, kendisi gibi aciz olan insandan istemesi gibi onu üzmez. Aksine aciz olan kul, kudreti gibi, varlığı ebedi ve ezeli olan Allah'tan isteyince, iç dünyasında adı dahi konulmayacak bir rahatlama ve mutluluk hisseder. Bilinmesi gerekir ki dua, sadece Allahu Teala'dan yardım istemek ya da bir dileğinin/isteğinin gerçekleşmesi için edilmez. Bir kul, yılgınlığa düşmemek, Allah'ın rahmeti ve bereketinden umudu kesmemek, günahlarından arınmak ve cehennem azabından korunmak için de Rabbine dua ederek sığınır. Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (s.a.v.)'in en sık ettiği duaların başında gelen şöyle bir hadisi şerif rivayet edilmektedir: "Allah'ım, bize bu dünyada da ahirette de güzellik ver. Bizi cehennem az