100 YILLIK UYKU HALİ

Uyku hali, sadece gözlerin kapatılmasından ibaret bir durum değildir. Uyku hali, algıların da dış dünyaya kapatılması halidir aynı zamanda. Bilimsel olarak bir insan, ömrünün üçte biri kadarını uykuda geçirmektedir. Yani 75 yıl yaşayan bir kimse, 75 yıllık ömrünün 25 yılını uykuda geçirmektedir. Peki 100 yıl (bir asır) boyunca uykuda olan bir ümmet, ömrünün kaçta kaçını uykuda geçirmek zorundadır? Son Osmanlı Hilafet Devleti yıkıldıktan sonra deliksiz bir uykuya dalan bu ümmet, uyanmak ve kıyama kalkmak için daha neyi beklemektedir?

Osmanlı Hilafet Devleti'nden sonra, İslam'ın reddettiği ve fakat Fransız Devrimi'nin getirdiği "milliyetçilik anlayışı" ile bin bir parçaya bölünen ve farklı coğrafyalarda birbirinden bağımsız ve İslam'dan uzak bir yaşam sürdüren Müslümanlar, Al-i İmran Suresi 103. Ayette Allahu Teala'nın yapmış olduğu uyarıyı, bir asır süresince hiç mi akıllarına getirmediler:

    وَاعْتَصِمُوا بِحَبْلِ اللّٰهِ جَم۪يعًا وَلَا تَفَرَّقُواۖ وَاذْكُرُوا نِعْمَتَ اللّٰهِ عَلَيْكُمْ اِذْ كُنْتُمْ اَعْدَٓاءً فَاَلَّفَ بَيْنَ قُلُوبِكُمْ فَاَصْبَحْتُمْ بِنِعْمَتِه۪ٓ اِخْوَانًاۚ وَكُنْتُمْ عَلٰى شَفَا حُفْرَةٍ مِنَ النَّارِ فَاَنْقَذَكُمْ مِنْهَاۜ كَذٰلِكَ يُبَيِّنُ اللّٰهُ لَكُمْ اٰيَاتِه۪ لَعَلَّكُمْ تَهْتَدُونَ 

"Hep birlikte Allah'ın ipine sımsıkı sarılın. Bölünüp parçalanmayın. Allah'ın size olan nimetini hatırlayın. Hani sizler birbirinize düşmanlar idiniz de O, kalplerinizi birleştirmişti. İşte O'nun bu nimeti sayesinde Müslümanlar olmuştunuz. Yine siz, bir ateş çukurunun kenarında idiniz de O sizi oradan kurtarmıştı. İşte Allah, size ayetlerini böyle apaçık bildiriyor ki, doğru yola eresiniz." (Al-i İmran Suresi 103. Ayet)

Bu ayette geçen Allah'ın ipinden maksat "Kur'an ve İslam"dır. "Hep birlikte Allah'ın ipine sımsıkı sarılmak", hep birlikte İslam'a ve İslam'ın getirdiklerine inanmayı, onu kabul etmeyi ve gereklerini harfiyen yerine getirmeyi ifade etmektedir. Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (s.a.v.) bir hadisi şerifinde, "Kur'an, Allah'ın gökyüzünden yeryüzüne sarkıtılmış ipidir." şeklinde ifade etmektedir. (İbn Kesir) Allah Azze ve Celle'ye karşı gereği gibi saygılı olmak, O'nun emrettiklerini yapmak ve nehyettiklerinden uzak durmak, Müslüman olarak layıkıyla yaşayabilmek ve yine bir Müslüman olarak hakkıyla ölebilmek için Allah'ın ipine sımsıkı sarılmak, tevhid inancında birleşmek ve ayrılıktan uzak durup son nefese kadar imanı korumak gerekmektedir. Zira, Hz. Peygamber (s.a.v.) Veda Hutbesi'nde insanlara şöyle seslenmektedir: "Ey mü'minler! Size iki emanet bırakıyorum. Onlara sımsıkı sarıldığınız taktirde bir daha asla yolunuzu şaşırmazsınız. Bunlar, Allah'ın kitabı Kur'an ve Ehl-i Beytimdir (Peygamber (s.a.v.)'in sünneti)."

KAYNAK: http://vanolay.com/haber/2645/islam-ummeti-imamesi-kopmus-bir-tesbih-gibidir.html

Asırlar öncesinden bu şekilde uyarılmasına rağmen asırlar sonrasında bu denli uykuda olan bir ümmet, dini inançta ve amelde birliğe önem veren İslam'ı o izzetli günlerine kavuşturmak için hangi zaman dilimini bekliyor acaba? Son Hilafet Devlet'inden sonra Müslümanların katledilmesini mi? Müslümanların birbirine düşmesini mi? Kadınlarına tecavüz edilmesini mi? İnsanların sapkınlığa düşmesini mi? Allah'ın kanunlarının yeryüzünden silinmesini mi? Kur'an'ın ayaklar altına alınmasını mı? Bu saydıklarımızın hepsi ve daha fazlası gerçekleşmişken ve süreç, biz Müslümanlar açısından daha da kötüye gidiyorken beklenen şey nedir acaba? İçinde bulunulan gaflet uykusu, Allah Azze ve Celle'nin Hakk davası uğruna kıyama durmaya daha mı ağır basmaktadır?

Bugün her Müslüman cennete girmek istemektedir. Fakat cennete giden bu kutlu yolda çekilecek olan sıkıntılara göğüs germe ve bu uğurda mücadele etme hususunda hep geri adım atılmaktadır. Oysaki İslam'ın hayata tatbik edilip Allahu Teala'nın arzında, O'nun hükümlerinin tatbik edilmesi için kılını dahi kıpırdatmadan kılınacak olan namaz, yapılacak olan hayır, gidilecek olan Hac, vuku bulacak olan iyilikler ve dahası, küfür nizamlarına boyun eğildiği, İslam beldelerinde yapılan zulümlere sessiz kalındığı ve insanlar, kendi konfor alanını kaybetmemek uğruna yanlış olana doğru dediği ve küfür nizamlarını devam ettirenlerin ardından gitmeye devam ettiği sürece, her zerrenin hesabının yapılacağı o kıyamet gününde, bu amellerin hiçbirisi fayda sağlamayacaktır. Bilinmelidir ki bu gibi durumlar, peygamberleri dahi zor durumda bırakmış ve bu sebeple Allah'tan ve insanlardan yardım istenmek durumunda kalınmıştır:

  اَمْ حَسِبْتُمْ اَنْ تَدْخُلُوا الْجَنَّةَ وَلَمَّا يَأْتِكُمْ مَثَلُ الَّذ۪ينَ خَلَوْا مِنْ قَبْلِكُمْۜ مَسَّتْهُمُ الْبَأْسَٓاءُ وَالضَّرَّٓاءُ وَزُلْزِلُوا حَتّٰى يَقُولَ الرَّسُولُ وَالَّذ۪ينَ اٰمَنُوا مَعَهُ مَتٰى نَصْرُ اللّٰهِۜ اَلَٓا اِنَّ نَصْرَ اللّٰهِ قَر۪يبٌ 

"Ey mü'minler! Yoksa sizden önceki mü'minlerin başına gelenler sizin de başınıza gelmeden, onların yaşadıkları sıkıntıları çekmeden cennete girebileceğinizi mi sandınız? Onlara öyle ezici fakirlikler, öyle kımıldatmayan sıkıntılar dokundu ve öylesine sarsıldılar ki, sonunda peygamber ve yanındaki mü'minler: 'Allah'ın yardımı ne zaman?' diyecek hale geldiler. Şunu bilin ki, Allah'ın yardımı pek yakındır." (Bakara Suresi, 214. Ayet)

Peygamber (s.a.v.) ve ashabı dahi bu denli sıkıntılara maruz kalmış ve bu yoldan dönmeyip Allah'tan yardım dilediyse ve bu gibi durumlar olmadan cennete giremeyeceklerse, bugün insanlar, hiçbir sıkıntı yaşamadan ve hiçbir çaba göstermeden cennete girebileceklerini mi sanıyorlar? Elbette ki hayır! İnsan, Allah'ın dinini yeryüzüne hakim kılmadıkça ve bu uğurda mücadele etmedikçe bu gayesi gerçekleşmeyecektir.

Kur'anı Kerim insanlar arasında düşünce ayrılıklarının bulunmasını, insanın yaratılış hikmetine ve özelliklerine dayandırmaktadır. Bu hususu Hud Suresi 118. Ayet şu şekilde açıklamaktadır:

وَلَوْ شَٓاءَ رَبُّكَ لَجَعَلَ النَّاسَ اُمَّةً وَاحِدَةً وَلَا يَزَالُونَ مُخْتَلِف۪ينَۙ 

"Rabbin dileseydi insanları tek bir ümmet haline getirirdi, fakat onlar, aykırılığa düşmekten bir türlü kurtulamazlar." (Hud Suresi, 118. Ayet)

Elbette insanlar arasında var olan düşünce ayrılıklarının iyi niyete dayalı olması ve makul bir çizgide kalması, bu ayrılıkların insanlar arasında rekabete yol açıp toplumların ilerleme kaydetmesine ve kalkınmasına yardımcı olmaktadır. Ne var ki İslam, düşünce ayrılıklarının beşeri sistemlerde olduğu gibi düşmanlığa dönüşmesine, insanların çekişerek vuruşacak kutuplara ayırmasına müsaade etmez. İslam, yeryüzündeki nizamı da Allah Azze ve Celle'nin şeriatını hakkıyla uygulayacak halifeler ile sağlamaktadır. İslam nizamı çatısı altında bulunan her birey, halifeye biat etmek durumundadır. Aksi taktirde Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (s.a.v.) şöyle buyurmaktadır: "Her kim halifeye biatten el çekerse, Kıyamet Günü kendini savunacak bir hüccet olmaksızın Allah'ın huzuruna çıkar. Ve her kim boynunda biat olmadığı halde ölürse, cahiliye ölümü ile ölür." (Müslim)

Hilafetin ve halifenin bir Müslüman için ne derece önemli olduğunu bildiren bir diğer hadisi şerifte ise şöyle buyrulmaktadır: "Muhakkak ki imam (halife) kalkandır. Onunla savaşılır ve onunla korunulur." (Müslim)

Bir asır önce derin bir uykuya dalan ve günümüz şartlarında İslam nizamının gerçekleşmesinin çok zor olduğunu savunan kimselere Saf Suresi 8. Ayet şu şekilde cevap vermektedir:

يُر۪يدُونَ لِيُطْفِؤُ۫ا نُورَ اللّٰهِ بِاَفْوَاهِهِمْ وَاللّٰهُ مُتِمُّ نُورِه۪ وَلَوْ كَرِهَ الْكَافِرُونَ 

"Onlar Allah'ın nurunu ağızlarıyla söndürmek istiyorlar. Fakat Allah nurunu mutlaka tamamlayacaktır, kafirler hoşlanmasa da!" (Saf Suresi, 8. Ayet)

Biz Müslümanlar, Allah Azze ve Celle'nin bu vaadinin Hak olduğuna inanıyor ve O'nun Resulü Hz. Muhammed (s.a.v.)'in şu hadisi ile İslam'ın zamanı geldiğinde yeryüzüne hakim kılınacağını ilan ediyoruz:

"Nübüvvet, içinizde Allah'ın dilediği kadar devam eder; sonra dilediği zaman onu ortadan kaldırır. Sonra, nübüvvet sisteminde bir hilafet olacaktır. Bu da Allah'ın dilediği kadar devam eder; ardından Allah onu da -dilediği zaman- ortadan kaldırır. Sonra ısırıcı bir saltanat olur. O da Allah'ın dilediği kadar devam eder; sonra Allah dilediğinde onu ortadan kaldırır. Daha sonra ceberrut bir saltanat olur; o da Allah'ın dilediği kadar devam eder; ardından Allah dilediği zaman onu ortadan kaldırır. Sonra, nübüvvet sisteminde bir hilafet olur." (Ahmed b. Hanbel)

Bizler şunu çok iyi biliyoruz ki, bugün küfür nizamının yöneticileri Müslümanların paramparça oluşundan cesaret almakta ve bir gün Hilafet ile tekrar tek yumruk olmasından ise çokça korkmaktadırlar. Bugün İslam Ümmeti, başında halifesi olmayan ve başsız kalışı ile dağılmış tespih taneleri gibidir. Her bir tespih tanesi dağılıp gitmiştir. O tespih tanelerini imamesiz toplamak ise bir anlam ifade etmemektedir. Devletin imamesi de halifedir. Halife olmadan İslam Ümmeti'ni tek bir çatı altında toplamak imkansız hale gelmektedir. Biliyoruz ki, İslam Ümmeti olarak yükümüz ağırdır. Fakat şunu da çok iyi biliyoruz ki, yükümüz Taif'te taşlanan Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (s.a.v.)'in yükünden daha ağır değildir. Bu yüzden bizler de, Allah'ın Resul'ü (s.a.v.)'in Taif'te ettiği dua ile sesleniyoruz: "Allah'ım güçsüzlüğümü ve çaresizliğimi, insanlar nazarında düştüğüm hor ve hakir durumumu ancak sana arz ve şikayet ediyorum. Ey merhametlilerin en merhametlisi! Sen zor ve sıkıntılı durumda olanların, zulüm altında zayıf düşürülmüş olanların Rabbisin. Benim de Rabbim ancak sensin. Beni kimlerin eline bırakıyorsun? Sen beni, zalim bir düşman eline bırakmaz, onları benim üzerime hakim kılmazsın. Ey Rabbim! Benim üzerime çöken musibet ve eziyetler, eğer senin bana karşı bir kızgınlığından ve öfkenden dolayı değil ise; çektiğim bunca sıkıntıya hiç aldırış etmem ve hepsine tahammül ederim. Yine de senden bana gelecek bir sığınmaya çok ihtiyacım var. Hem bu dünyada hem de ahirette, senin karanlıkları aydınlığa çevirecek nuruna sığınıyorum. Ey Rabbim! Sen, hoşnut oluncaya kadar senden af diler, tevbe ve istiğfarda bulunurum. Biliyorum ki, güç ve kuvvet ancak sendedir. "  

Allah Azze ve Celle, Taif'te taşlanan fahri kainat Efendimiz (s.a.v.)'i bırakmamıştı. Bugün bu yolda emin adımlarla ilerleyen ve bir asırdır gaflet uykusunda olan İslam Ümmeti'ni de Allah bırakmayacak ve vaat ettiği o günleri mümkün kılacaktır.

Bir asırdır uyku haline bürünen İslam Ümmeti, bükme boynunu, yükünü sırtlan ve doğrul! Bir an evvel içine düştüğün bu gaflet uykusundan uyan! Allah bizimledir.  

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

YOKSA BİR MÜSLÜMAN'IN HİLAFET İSTEMESİ DÜŞÜNCE ÖZGÜRLÜĞÜ DEĞİL Mİ?

ANLAMAK MI? YOKSA ANLAŞILMAK MI?