DÜŞÜ(NDÜ)RMECE
Bir takibatın sonucunda beliren bir gülümseme ile
başlamıştı hayat ve her evresinde dönüşü olmayan yollara sapılmıştı sessizce.
Tepe taklak olan her devrinde canice fethedilmişti her bir bölgesi. Durmak
bilmeyen göçler başlamıştı yaşam ile ölüm arasında. Canlı-cansız savaşımı mevzu
bahis olmuş, tek çare ise vaatlerde gizli tutulan ve sebebi açıklanamayan
intiharlar olmuştu. Mecburiyet, dört bir yandan saldırmaya başlamış ve hiç
kimseye kendini savunması için söz hakkı dahi verilmemişti.
*
* *
Dört duvar arasında yer eden karanlık köşesine
çekildi. Cevapsız kalan birçok sorunun anlamsızlığını içinde barındıran bir kör
düğüm içinde sessizliği dinledi. Sınır dışı edilmişti hukuk ve adalet, gayrı
nizami harp ile mücadelesine devam ediyordu. “Adalet uğruna savaşmalı.”
diye geçirdi aklından. Kalemine sarıldı birden ve tek silahı olan kalemini en
etkili biçimde kullanmaya başladı. Hiç durmadan, nefes bile almadan yazmaya
başladı.
“Hasta ilan edilerek ameliyat masasına
yatırılmıştı düşünceler ve düşüncelere atılan her bıçak darbesi bir intikamın
göstergesi olmuştu. Soygun henüz başlamıştı. Oysaki bu, sadece bir başlangıçtı.
Amaç, sadece düşüncelere hükmetmek değildi. Amaç, düşünceleri duygulardan
arındırıp robot bir nesil türetmekti…”KAYNAK: https://sanalmecmua.com/2021/01/12/dusunmek-mefhumu/
Elinden hiç düşürmedi mürekkebini cesurca akıtmaya
devam eden kalemini. O da biliyordu ki, elinden kalemini düşürdüğü an, bir
hançer saplanacaktı göğsünün tam orta yerine. Kana bulanacaktı tüm hayalleri,
sızılar belirecekti gecenin karanlığında gizlenmiş olan anılarında. Sahipsiz
kalacaktı kurmuş olduğu düşler ve her düşüş, yeni bir ölüm getirecekti her
defasında…
“Her hadise bir inanç meselesiymiş gibi gösterilmişti.
Ağızdan çıkan her söz birbirini takip eden başka bir yalanın işaretiydi.
Kandırmaca bir hayatın içinde tüm hayallere hüküm giydirilmiş ve ortalıkta
özgürlük söylemleri cirit atmıştı…”
Dokunulmazlığı çoktan kalktı hayallerimin. Tetikçisi
tarafından itiraf edilen gerçek dışı hikâyelerin diyetini ödeme zamanı şimdi.
Durma! Hadi çek silahını, bas tetiğe, al intikamını. Morgun soğukluğunda
milyonlarca yıl önce bir daha uyanmamak üzere uykuya daldı düşlerim. Demir
parmaklıklar ardına tahliye şansı olmaksızın atıldı ümitlerim. Gecelerimle
yapmış olduğun pazarlık kurtarmaz seni, bir kurşun da kendine sakla ve son bir
ceset daha ekle anılarına...
“Güç, artık anlamını yitirmiş ve yeni bir anlam
kazanmıştı. Güç, bir başkasının başka hayatlar üzerine zar atması, dinleme
kanallarıyla yanlış olanı doğru olarak saptaması, ordu ve güvenlik
görevlilerini şiddet aracı olarak kullanması gibi yeni anlamlar kazanmıştı. Oysaki
gerçek anlamda güç bu değildi. Asıl güç, düş(ünce)lerdeydi…”
Karanlık hücresinde kavuşacağı aydınlık günlerin
hayalini kurmaya başladı. Hiç itiraz etmeden yaşadıklarına, hürmet etti
düşlerinde yaşattıklarına. Kapadı gözlerini ve tadına doyum olmayacak bir rüya
görmeyi diledi:
“Açık bir biçimde şantaj edilmişti ve bu da yetmezmiş
gibi tehditlere maruz kalmıştı. Yüzsüzlüğün bu kadarı da fazla diyerekten
telefonu karşı tarafın suratına kapatmıştı. Sabah uyandığında günün pek de
aydınlık olmadığını anlamıştı. Güneş, tam doğmadan gözlerini adliyede açmıştı.
Bir sandalyede oturtulmuş sorguya çekilmişti. İddia edilen her olay bedenine
uygulanan bir işkence misali acı olarak yansımıştı. Mücadelesini sürdürmeye
çalışmıştı ve direnci kırılınca da avukatını istemek zorunda kalmıştı.
Yorgunluk tüm bedenini esareti altına almışken gözleri kapanmış ansızın yere
yığılmıştı…”
Sarsıntılar içinde uyanarak görmüş olduğu rüyaya yol
verdi. Emirler savurdu buz kesmiş duvarlara, intihara sürükledi içinde
kaybolmuş olduğu karanlığı. Kuralsızlığa oynayıp tek kişilik çoğunluk
katılımıyla çiğnemeye başladı yıkılmaz sanılan tüm kuralları. İdealleri uğruna
savaşmaya başladı ve içinde beslemiş olduğu sevgiyle birlikte kahramanlığını ön
plana çıkardı. Kararını verdi. Tek ihtiyacı her zaman yanında olan sevgiliydi.
Tuttu ellerinden ve korkusuzca hayallerine doğru koşmaya başladı…
“Sakın korkma! Hiç kimse buraya geleceğimizi
düşünmez…”
*
* *
“Sen sevgili, yorgun bir bedenin sızıntı haline gelen
akışkan zihninde bir karalama durumunu yansıtan karakalem resmin solgun çizgilerisin...
Siyah-beyaz her tonda beliren bir parıldama eseri, farkında olunamayan bu
çizgilerin en derinlerisin...”
Yorumlar
Yorum Gönder