İNSANLIĞA VEDA TEPESİ
“Burası, "insanlığa
veda tepesi"dir. Ta evvel zamandan ahir zamana işaret edilen an'ın
yaşanacağı o karanlık günlerin vuku bulduğu mahşer yeridir....”
* * *
İnsanlık var
oluştan bu yana insanlık adına tarafsızlığı esas kabul etmiş görünse de, işin
iç yüzünde taraflı olmayı benimsemiştir her daim. “Söz uçar, yazı kalır.”
misali insanlık adına söylenen her söz, ağızdan çıktığı anda uçup
gitmiştir. Aslına bakılırsa söylenen sözlerin yazıya dökülmüş olması da
bir fayda sağlamamaktadır çoğu zaman. Çünkü mevzu, amaç açısından
irdelendiğinde iki farklı sonuç ile karşı karşıya kalırız. Bunlardan biri “görünürdeki
amaç” şeklinde iken, bir diğeri ise “gerçek amaç” şeklindedir.
Görünürdeki amaç,
ideal düzen içinde olması gerekeni ortaya koyarken; gerçek amaç ise, mevcut
düzen içinde olanı ortaya koyar. Birinde hayalimizde barındırdığımız ve gerçek
manada da ulaşılması bizler için hayal olan ya da ulaşılması hayal dahi olamayan
bir durum mevcut iken, bir diğerinde ise karşı karşıya kaldığımız ve aslında
hiçbir zaman karşılaşmak istemediğimiz bir durum mevcut bulunmaktadır. Ve bu
iki durumun da tek bir ortak noktası vardır. O da, ortaya çıkan bu iki durumun
insan eliyle var olmasıdır.
KAYNAK: https://www.furkanhaber.net/insanlik-oldu-yasasin-humanizm.html |
Yok etmek dedim.
Evet, yok etmek! Olan bir şeyi ortadan kaldırmak, silmek, sindirmek, öldürmek…
Oysaki bugünlerde o
kadar çok öldürülüyor ki insanlık, geride kalanlar yaşadığına utanır hale
geliyor adeta. Kimyası bozulan insanın etrafa saldığı kimyasallar ve bedenlere
doldurduğu mermilerle nefesleri kesip ortalığı cansız bedenlere teslim etmesi,
sözde var oluş saikiyle yola çıkan bu güruhun özünde yatan amacının aslında yok
etmek olduğunu net bir biçimde ortaya koymaktadır. Olayın bir diğer yanında
dikkat çeken ve bir o kadar da şaşırtıcı olan durum ise, küresel manada dünyaya
barışın hâkim olmasını her defasında dile getirenler ve basit bir olayda dahi ortalığı
ayağa kaldıranlar, bu denli büyük bir olayda çok da sessiz kalmış olmalarıdır.
Oysaki, “İnsanlığa
vurulan darbe karşısındaki her suskunluk, her sessizlik başka bir Kerbela
çığlığıdır gönüllere yansıyan. Ne dünyada ilk kanı döken Kabil görünümlü katiller,
ne Musa’ya karşı olan Firavunlar, ne türemiş olan Yezid görünümlü caniler ne de
bir başkası, haksızlığa karşı çıkan Hüseyin ruhlu gönülleri
anlayamayacaklar....”
Çözümü yok etmekte
arayan ve bu paralelde sebepsiz yere cana kıyan bu güruh, evvel zamandan ahir
zamana değin insanlığa apaçık deliller sunan Kur’an-ı Kerim’in Maide Suresi’nin
32.Ayet’inde yer alan: “…Kim, bir cana kıymayan veya yeryüzünde
bozgunculuk çıkarmayan bir insanı öldürürse, bütün insanları öldürmüş gibi
olur. Kim de bir insanın yaşamasına sebep olursa, bütün insanları yaşatmış gibi
olur…”hakikatini nasıl olur da görmezden gelir. Hakikat bu denli ortada
ve bu denli açık iken, ondan uzaklaşmaya çalışmak ve yanlışa sürüklenmek
başkalarını da bu yanlışa ortak etmek demektir. Halbuki, “Bakmayı bilen
her göze nasıl ki hakikat aşina ise; hakikati gören her göze de her şey, o
derece aşina olacaktır...”
“İnsan, insanlık
âleminin en iyisi olamazsa dahi, en kötüsü de olmamalıdır…” sözündeki hakikate teslim olanlar
ve gerçek manada bu doğrultuda hareket edenler, insanlığı var oluş gayesinde
istenen noktaya taşıyacaklardır. Çünkü, “Var oluş, kendi çölünde kurak
hale gelen gönüllerin işi değildir. Var oluş, çölde dahi serap misali kâinatın
boşluğundan sonsuzluğa akanların işidir...”
* * *
“Burası, "insanlığa
veda tepesi"dir. Ta evvel zamandan ahir zamana işaret edilen an'ın
yaşanacağı o karanlık günlerin vuku bulduğu mahşer yeridir. İnsanlık, ya bu
ateş içinde yanıp kavrulacak ya da yakmış olduğu bu ateşi söndürüp de
kurtulacak…”
Yorumlar
Yorum Gönder