HİÇLİK MAKAMI


Erenlere sordum: "Nasıl bakayım?" dedim.
"İrfanla, ibretle, hikmetle bak!" dediler.

"Ben, bir boşluktayım." dedim.
"Gel, dolduralım!" dediler.

"Peki!" diyerek aşk ocağında can oldum.
"Sen değil, biz seni murad ettik." dediler.

"Bana bir keramet gösterin." dedim.
"Dön de eski haline bir bak." dediler. 

"Ben, ne zaman kemale ererim." dedim.
"Ben demeyi bırakınca..." dediler. 

"Peki, zikrime zikir katayım mı?" dedim.
"Yok! Sana verdiğimiz sana ziyade." dediler.

"Kızdığım birine hesap sordum." dedim.
"Sen, hesabı sorulansın." dediler.

"Bazılarını kınadım." dedim.
"Kınadığını yaşamadan ölemezsin." dediler.

"Ben de susmayı denerim." dedim.
"Aferin! Susan, konuşandan çok öğrenir." dediler.

"Mevlamı bilmek istedim." dedim.
"Sen, evvel kendini bil!" dediler.

"Kendimi nasıl bileceğim ki?" dedim.
"En önce haddini bil!" dediler.

"O zaman ben bir hiçmişim ya hu." dedim.
"O zaman bu makamın kıymetini bil!" dediler.

"Çok sevdim sizi." dedim.
"Hani ya ispatı?" dediler.

"Aşkın ateşine yandım." dedim.
"Dumanın çok ama hani külün nerede?" dediler.

Dertlendim, derman istedim.
"Allah derdini artırsın!" dediler.

Dilim kurudu, su istedim.
"Pınar başında susanır mı?" dediler.

Çaresiz ben de sustum.
"Ha! Şimdi oldu. İşte bunu hep yap!" dediler.

"Ah Pirim! Ne olur gel!" dedim.
"Eee... Senin kalbinde boş yer yok ki!" dediler.

"Biliyorum!" dedim.
"Bilme!" dediler.

"Bilmiyorum!" dedim.
"Bileceksin!" dediler.

"E peki, bundaki hikmet nedir?" dedim.
"Çok soru sorma!" dediler.

"Kimi zaman cezbeye geldim."
"Riyadan kork, yut onu!" dediler.

An oldu kahkaha attım.
"Ne bu rahatlık? Edep ya hu!" dediler.

Kendimi dağlara vurdum.
"Kolaya kaçma, gel hizmet et!" dediler.

Yerli yersiz ağladım.,
"Göz yaşın hiç kurumasın." dediler.

İnsan içine çıktım.
"Ne bu kalabalık?" dediler.

Aldım elime bir kitap.
"Önce bildiğinle amel et!" dediler.

Gelecek kaygısı çektim.
"Yarın henüz gelmedi." dediler.

"Ben neredeyim?" dedim.
"Körebe kuşu gibi ol!" dediler.

"Durayım mı?" dedim.
"Yürü! Kader, gayrete aşıktır." dediler.

"Peki ne yöne gideyim?" dedim.
"Sen, deryadaki yonca gibi ol!" dediler.
 
"Biraz nasihat buyursanız." dedim.
"Sükutumuzdan ne anladın ki ya hu!" dediler.

Yaptığım işleri sordum.
"İmanının aynasıdır." dediler.

"Yıkılıp düşersem ne olur?" dedim.
"Düştüğün yerden kalk o zaman!" dediler.

"Üzerime necaset sıçrarsa?" dedim.
"Dünya kiri yıkayınca çıkar." dediler.

"Ticaret yapayım mı?" dedim.
"Al efendim, ver efendim de!" dediler.

"Münakaşaya düşersem ne yapayım?" dedim.
"Aman! Onu Allah için terk et!" dediler.

"Fitne çıkarsa ne olacak?" dedim.
"Fitneyi uyandıran olma sakın!" dediler.

"Gelir beni bulursa?" dedim.
"Habil ol!" dediler.

"Cahille karşılaşırsam ne yapayım?" dedim.
"Kitap gibi sessiz ol!" dediler.

"İbadetlerimi nasıl yapayım?" dedim.
"Az da olsa devamlı yap!" dediler.

"Başkalarında kusur görürsem ne yapayım?" dedim.
"Gece gibi ört!" dediler.

"Ahirete nasıl gideyim?" dedim.
"Aman! Kul hakkıyla gitme sakın!" dediler.

ANONİM

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

YOKSA BİR MÜSLÜMAN'IN HİLAFET İSTEMESİ DÜŞÜNCE ÖZGÜRLÜĞÜ DEĞİL Mİ?

ANLAMAK MI? YOKSA ANLAŞILMAK MI?

100 YILLIK UYKU HALİ