Kayıtlar

KÜÇÜK BİR ÇOCUKSUN SEN

Resim
  Sen, hiç büyümeyen bir çocuksun içimde Masum korkuları, Tatlı bakışları, Ve şirin küsmeleri olan… İçimden sessizce geçip yüreğimde çığlıklarla kopan… İçindeki şehirlerde gezdirip beni, Sokaklarında kaybeden… Ve bana, kendi içimde ruhumu bulduran…   Küçük bir çocuksun sen, İçinde, çocukluğumdan kalma anıları barından… Özlemini çektiğim, Kokusunda baharı anlatan… Karanlığından korkup kaçtığım, Emin olarak sığındığım yuvamsın sen, Bacasında dumanı tüten… Rüzgârın bir o yana, bir bu yana savurduğu bir yaprak iken, Bana yolumu bulduran…   Yanlışlarımın üzerini örtüp, Bana doğru olanı getiren… En kıymetli emanetsin sen, Bana âlemlerin Rabbinden bırakılan…   Yüreğimde hiç çözülmeyecek, Ve hep ilk günkü gibi kalacak, Bir kördüğümsün sen.. Peygamber (sav)’den bugünlere, Ve dahi sonralara örnek olarak bırakılan… Gerçek aşksın sen… Ömrüme helalinden yazılan… Yüreğimde seni yaşadıkça içimde çoğalan, Tıpkı ekmek kırıntıları gibi,

İÇİNDEYİM İÇİMDESİN

Resim
Zaman… uçup da giderse… bir gün… ellerinden… ve kalbin… (buna) dayanabilecek kadar… güçlü değilse… kim tutacak… ellerinden… kim (dışarıdan) bakıp da görebilecek… geçeni kalbinin içinden… hangi yollar… ona çıkacak… ve (bu yollar) ne tür engeller barındıracak içinde… (hal böyle iken) nasıl gelecek yarınlar… ve kim koruyacak bugünlerini… hangi makamın hangi mevkisinden bir el uzanacak… sen, bu hayatın müptelası olmuşken… (gerçek manada) gönül, hiçbir makamda herhangi bir mevkiye giriftar olmazken… ve bu durum yok sayılmayacak derecede aşikar iken… bu, nasıl bir yanılmadır ki… böyle bir gaflet… insan bedenini kalp ve ruhu ile mağlup eder… “Hayat, dibi olmayan bir derinlik de olsa, içindeyim nasılsa… Benimkisi her ne kadar sığ bir yaşamak da olsa, içimdesin nasılsa…” Gurbet… yeni bir başlangıç yapar da… yeni bir firak olursa… gözlerin hiç olmadığı kadar uzakları görür de… ayakların olduğu yerde sabit kalırsa… kalbin attığı yerden… hayatın hiç olmadığı bir yere göç ederse… kim firakı sona er

İNSANIN HAMMADDESİ NEDİR?

Resim
Yaratılış gayesi açısından diğer canlı varlıklardan ayrı bir yere sahip olan insan, yapısı gereği incelenmesi gereken mühim konular arasında yer almaktadır. Bu hususta “İnsanın hammaddesi nedir?” sorusu ayrı bir önem arz etmektedir. Bu soruya cevap ararken elbette faydalanılabilecek en doğru kaynak, Allah (c.c.)’ün kitabı ve Resulü Hz. Muhammed (s.a.v.)’in kurtuluş için sımsıkı sarılmak üzere insanlara bıraktığı en büyük mucizesi ve de kıyamete kadar hükmü sürecek olan Kur’an-ı Kerim’dir.   Kur’an, insan yaratılırken kullanılan hammaddelerin toprak ve su olduğunu ortaya koymaktadır.   Kur’an-ı Kerim, bu maddelere ayrı ayrı vurgu yaparken bazen de insanın çamurdan yaratıldığını söyleyip toprak ve suyun birleşiminden insanın yaratıldığını açıklamaktadır. Tıpkı: “And olsun ki biz insanı çamurdan oluşan bir özden yarattık.” diyen Mu’minun Suresi 12. Ayet, “O, yarattığı her şeyi en güzel yapan ve insanı yaratmaya bir çamurdan başlayandır.” diyen Secde Suresi 7. Ayet ve “Sizi toraktan y

LA GALİBE İLLALLAH

Resim
Her fani yaşam ile ölüm arasında geçirdiği o kısıtlı süre dâhilinde galip olmak için mücadele etmektedir. Dünya hayatının başladığı ilk gün bu böyleydi, son gün de böyle olacaktır. Çünkü insanoğlunun içindeki kazanma arzusu hiçbir vakit son bulmayacaktır. Ta ki o güne kadar. Son nefesi asıl sahibine teslim edinceye kadar… Kazanmak dedik. Evet! Kazanmak. Bu kelimeye hangi açıdan bakıldığı ve bu kelime ile kişinin ne anladığı ya da bu kelimeye insanın kendi gözünde ne anlamlar yüklediği önemlidir. Elbette be kelimeye yüklenen bu anlam o kimsenin hayata bakış açısını da yansıtacaktır. Bu kelimeye yüklenen bu anlam o kimsenin bu hayattan ve bu hayat sonrasından ne beklediğini, hatta ve hatta ne elde etmek istediğini de ortaya koyacaktır. Bu pencereyi biraz daha büyütüp daha geniş bir çerçeveden bakacak olursak eğer, bu kelimeye yüklenen anlamdan bir devletin yönetim şeklini tespit etmek dahi mümkün olacaktır. Bir toplumun yaşam tarzını ortaya koymak dahi… KAYNAK: https://www.beyaztarih.c

MURAT TAŞ - ZAMAN

Resim
Zaman, İç içe geçmiş bir tren vagonlarına yüklenmiş gibidir.  O yüzden zaman, boşluğu dolduracak kadar çok değil. Zaman,  Çokluğu yitirecek, sonsuzluğu bitirecek kadar az. Ömrümüzden vagon vagon geçip giden zaman, İçimizde kaybettiğimiz kendimizi dahi bulduramayacak kadar az. Tıpkı kızgın bir demirin gönlümüzü dağlaması gibi,  Taptaze duruyor acısı içimizde.  Yakıp kavuruyor, Kül ediyor içimizi.  Aşkın ateşini harlayıp duruyor içimizde.  Ne kül ediyor,  Ne de gönlümüzü aşka kul ediyor. Ne serbest bırakıyor, Ne de hapsediyor içimizi içimize. Sadece çıkıp geliyor işte; Kimden? Nereden? Ve nasıl geldiği dahi bilinmeden. Çünkü aşk, en büyük hakikattir şu fani dünyada, Ve aşk çıkıp geldiğinde, Kimden? Nereden? Nasıl geldiğine dahi bakılmaz. O geldiği zaman, Zamansız geldiği sanılır çoğu zaman. Oysaki o, hiçbir zaman zamansız gelmez. Zamanı bellidir aşkın. Tıpkı yaşanması gereken kader gibidir aşk. Çıkar gelir, Ve geriye sadece onu yaşamak kalır. Hakkıyla, layıkıyla... Zaman, şimdi aşkı yaşa

İKTİSADİ HAYAT

Resim
İktisat en genel anlamıyla “kıt kaynakların en verimli şekilde kullanılıp sınırsız olan ihtiyaçların karşılanması” şeklinde tanımlanır. Bu durum sonucunda düşündünüz mü hiç sınırsız olan ihtiyaçlarımızın ne kadarı karşılanır diye? Dünya adaletsiz bir sistemin temelleri üzerine kurulmuş ve gelişmiş (maddi anlamda güçlü) olan ülkeler gelişmekte olan ya da az gelişmiş (maddi anlamda zayıf) olan ülkeleri sömürmekte ve onlar üzerinden siyaset yapıp kendi çıkarları üzerine politikalar üretmektedirler. Günümüz dünyasında hükümetlerin görünürde temel amaçları, daha iyi bir refah düzeyine sahip olup insanların daha adil bir yaşam stand-ardına sahip olması şeklinde ortaya çıkmaktadır. Gelir dağılımında (eş)itlik ilkesi iktisadi olarak sürekli benimsenir ama her nedense bu istenilen düzeye bir türlü ulaşılamaz. Yapılan yatırımlar yapılması gereken yönlerde yapılmayıp hiç umulmayan ve yapılmaması gereken alanlara yapılıp gelişimin önüne yeni bir set çekilir. Vergi yükleri, her daim adaletsiz

HAKİKAT

Resim
Kurulmuş olan bir pusuya ilk adımı attığım anda namluda bekletilen kurşunlar yağmur gibi yağdırılıyordu üzerime. Anlaşılan o ki, tahkikat tamamlanmış ve bir sonuç alınmak üzere uzun mu uzun bir yolculuğa çoktan çıkılmıştı. Tetiğe basıldığı her anda, gece karanlığının üzerine çöken mermiler, kalbi duran bir ölü misali ayaklarımın dibine düşüveriyordu hırçın bir şekilde. Karar verilmiş, ferman imzalanmıştı. Gün batımıyla  gelen sessizlik, yerini ölüm haberimi çok öncelerden ilan eden siren seslerine bırakıyordu. Üzerime beyazları çekip sahnede bana eşlik etmek üzere, ölümü de yanıma alarak dans etmeye başlamıştım. Çalan melodi her ne kadar yanlış da olsa dans ediyordum işte, sahnenin en orta yerinde, hem de ölüme meydan okuyarak. * * * İnfaz kararı çoktan verilmiş olan bir hayatın kıyısında, uçurumun kenarında, ıssız bir darağacında atıyordu kalbim. Yaşamak denen şey nefes alıp vermekten ibaret idi ise ayaklarımın altından tabure çekildiği andan itibaren nefes alıp vermeden yaşıyordu

DÜŞÜ(NDÜ)RMECE

Resim
Bir takibatın sonucunda beliren bir gülümseme ile başlamıştı hayat ve her evresinde dönüşü olmayan yollara sapılmıştı sessizce. Tepe taklak olan her devrinde canice fethedilmişti her bir bölgesi. Durmak bilmeyen göçler başlamıştı yaşam ile ölüm arasında. Canlı-cansız savaşımı mevzu bahis olmuş, tek çare ise vaatlerde gizli tutulan ve sebebi açıklanamayan intiharlar olmuştu. Mecburiyet, dört bir yandan saldırmaya başlamış ve hiç kimseye kendini savunması için söz hakkı dahi verilmemişti. * * * Dört duvar arasında yer eden karanlık köşesine çekildi. Cevapsız kalan birçok sorunun anlamsızlığını içinde barındıran bir kör düğüm içinde sessizliği dinledi. Sınır dışı edilmişti hukuk ve adalet, gayrı nizami harp ile mücadelesine devam ediyordu. “Adalet uğruna savaşmalı.” diye geçirdi aklından. Kalemine sarıldı birden ve tek silahı olan kalemini en etkili biçimde kullanmaya başladı. Hiç durmadan, nefes bile almadan yazmaya başladı. KAYNAK:  https://sanalmecmua.com/2021/01/12/dusunmek-mef

SINIRSIZ ÖZGÜRLÜK ÜZERİNE

Resim
Özgürlük, geçmişten bugüne değin var olan ve günümüz dünyasında çokça tartışılan ve gelecekte de üzerinde tartışılması muhtemel olan bir kavramdır. Esasında bu kavram hakkında tartışma konusu olan en önemli konuların başında “sınırsız özgürlük”   ve “özgürlüğün bir sınırının olup olmaması”  gelmektedir. Kavramsal olarak incelediğimiz vakit: “En genel haliyle  özgürlük , bağlı ve bağımlı olmama, dış etkilerden(etkenlerden) bağımsız olma, engellenmemiş ve zorlanmamış olma halini dile getirmektedir. Buna paralel başka bir gündelik tanımı, insanın kendi kararlarını kendi istemine ve düşüncelerine göre belirleyebilmesi ve kendi seçimlerini kendi iradesi ile yapabilmesi olarak belirir.”   (wikipedia, 2013) Bu kavramı bu tanımlar çerçevesinde irdelediğimizde ve belli ölçütlere göre düşündüğümüzde dahi bazı konularda ve bazı alanlarda özgürlüğü kısıtlayan çeşitli durumların ortaya çıkabileceği aşikârdır. Örneğin, kendi iradenizle bir fakülte bitirmiş olsanız dahi, mezuniyet sonrası iş hayatı

LA İLAHE İLLALLAH MUHAMMEDUN RESULULLAH

Resim
La ilahe illallah… İmanın esaslarının özünü ifade eden cümle için kullanılan tabir… Allah’tan başka hiçbir ilahın bulunmadığını, O’nun dışında yer alan tüm ilah sayılanların sahte olduğunu, kâinattaki canlı-cansız tüm varlıkların yegâne hâkiminin, tek sahibinin Allah olduğunu ifade eden mukaddes bir kelime. Bir diğer adı ile Kelime-i Tevhid… Tevhid, Allah’ın zatında, sıfatlarında, mabud oluşunda bir ve tek olduğunun zihnen ve kalben kabul edilmesi manasını taşımaktadır. Bu sebepledir ki, Tevhid inancı hak dinin temelini teşkil etmektedir. İslam dinine girmek isteyen bir kimsenin yapması gereken ilk şey, kelime-i tevhidi içtenlikle benimsemesi ve yaşantısını da bu düstur üzerine bina etmesidir. Kelime-i Tevhid, içerik ve muhtevasına gerçek anlamda iman ederek onun gerektirdiği doğrultuda hayatını idame ettiren insanlara cenneti vacip, cehennemi ise haram kılan kıymettar bir cümledir. Aynı zamanda kendisini İslam’a adayan insanların en çok söyledikleri, fakat manasını en az bildikleri