İNSANIN HAMMADDESİ NEDİR?

Yaratılış gayesi açısından diğer canlı varlıklardan ayrı bir yere sahip olan insan, yapısı gereği incelenmesi gereken mühim konular arasında yer almaktadır. Bu hususta “İnsanın hammaddesi nedir?” sorusu ayrı bir önem arz etmektedir. Bu soruya cevap ararken elbette faydalanılabilecek en doğru kaynak, Allah (c.c.)’ün kitabı ve Resulü Hz. Muhammed (s.a.v.)’in kurtuluş için sımsıkı sarılmak üzere insanlara bıraktığı en büyük mucizesi ve de kıyamete kadar hükmü sürecek olan Kur’an-ı Kerim’dir.  

Kur’an, insan yaratılırken kullanılan hammaddelerin toprak ve su olduğunu ortaya koymaktadır.  Kur’an-ı Kerim, bu maddelere ayrı ayrı vurgu yaparken bazen de insanın çamurdan yaratıldığını söyleyip toprak ve suyun birleşiminden insanın yaratıldığını açıklamaktadır. Tıpkı: “And olsun ki biz insanı çamurdan oluşan bir özden yarattık.” diyen Mu’minun Suresi 12. Ayet, “O, yarattığı her şeyi en güzel yapan ve insanı yaratmaya bir çamurdan başlayandır.” diyen Secde Suresi 7. Ayet ve “Sizi toraktan yaratması O’nun delillerindendir.” diyen Rum Suresi 20. Ayet bu gerçekliği en net şekilde ortaya koymaktadır.

KAYNAK: https://www.bulenttiras.com/embriyo-nedir

Biyoloji ve Kimya Bilimleri’nin ilerlemesiyle birlikte hem toprağın hem de insan vücudunun analitik incelemesi yapılmıştır. Yapılan bu incelemeler sonucunda insan vücudunun ve toprağın içerdiği maddelerin aynı olduğu anlaşılmıştır. Bu maddeler alüminyum, demir, kalsiyum, oksijen, silikon, sodyum, potasyum, magnezyum, hidrojen, klor, iyot, manganez, kurşun, fosfor, bakır, gümüş, karbon, çinko, kükürt ve azottur. Amerika Birleşik Devletleri’ndeki bir kimya bürosunun yapmış olduğu analize göre insan vücudunun % 65’i oksijen, % 18’i karbon, % 10’u hidrojen, % 3’ü azot, % 1,5’i kalsiyum, % 1’i fosfor ve kalan % 1,5’i demir, silikon, sodyum, potasyum, magnezyum, klor, iyot, manganez, kurşun, bakır, gümüş, çinko ve kükürtten oluşmaktadır.

Aziz ve Yüce olan Allah’ın yaratılış denilen bu muhteşem sanatı ile bu cansız ve şuursuz atomlar belli şekilde birleşip insan denilen o muhteşem varlığı meydana getirmektedir. İlginç olan bir diğer husus ise insan gibi muhteşem bir yaratılış örneği bu maddelerden meydana getirilmişken yaşamış olduğumuz şu fani hayatta bu maddeler sırf hammadde olarak çok düşük değerlere alıcı bulabilmektedir.

Yüce Allah (c.c.) topraktaki bu elementleri çok ince bir şekilde ayarlayarak insan denilen bu muhteşem varlığı yaratmıştır. İnsan vücudunda gerekli olan her element belli değer aralıklarında var olabilmektedir. Eğer ki bu değer aralıklarında sapmalar meydana gelirse çeşitli hastalıklar ve de ölümler ortaya çıkabilmektedir. Vücutta oluşan bu maddeler dengeli bir şekilde dağıtıldıkları gibi vücut, sonradan bu maddeleri dengeli bir şekilde kullanacak, fazlalıkları ise dışarı atacak şekilde dizayn edilmiştir. İnsan vücudunda yaklaşık olarak 2 kg kalsiyum bulunmaktadır. Eğer ki vücuttaki kalsiyum oranı azalırsa, bir elmayı ısırmanız dişlerinizin parçalanması ile sonuçlanabilir. İnsan vücudunun 120 gram kadar potasyuma ihtiyacı vardır. Bu maddenin eksikliği kas ağrıları, kramplar, yorgunluk, bağırsak rahatsızlıkları ve kalp çarpıntısı olarak ortaya çıkmaktadır. İnsan vücudunun çinkoya olan ihtiyacı ise 2-3 gram kadardır. Bu düşük miktardaki elementin eksikliği hafıza kaybı, cinsel yetersizlik, hareket gücünün azalması, koku ve tat alma duyularının zayıflaması şeklinde ortaya çıkmaktadır.


Tüm bu veriler, biz insanlara Allah Azze ve Celle’nin insanı toraktan rastgele yaratmadığını, aksine ayetlerde söylendiği gibi torağın içindeki elementleri belli bir ölçüye göre belirleyerek insanı toprağın belli bir özünden yarattığını göstermektedir. İnsan vücudunda bulunan bu elementlerin bu denli ince bir işçilikle ayarlanması Allah (c.c.)’un mükemmel sanatını gözler önüne sermektedir. Kur’an-ı Kerim’in asırlar öncesinden ortaya koyduğu ve bugün bilimin doğruladığı bu veriler ışığında, biz insanoğluna düşen tek şey, Zariyat Suresi 56. Ayette:
“Ben, insanları ve cinleri ancak bana kulluk etsinler diye yarattım.” şeklinde ifade edilen kulluk görevini layıkıyla yerine getirmektir. Aksi takdirde geçici olan bu hayat, beyhude bir şekilde harcandığında, ölüm denen o hakikat ile günü geldiğinde son bulacaktır. Ve o gün, şu fani hayatta uykuda olan insan, gerçek anlamda baki âlemde uyanmış olacaktır.   

Mevlana Celaleddin-i Rumi’nin dediği gibi: “Hayat bir uykudur. Ölünce uyanır insan. Sen erken davran. Ölmeden önce uyan.”


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

YOKSA BİR MÜSLÜMAN'IN HİLAFET İSTEMESİ DÜŞÜNCE ÖZGÜRLÜĞÜ DEĞİL Mİ?

ANLAMAK MI? YOKSA ANLAŞILMAK MI?

100 YILLIK UYKU HALİ