Kayıtlar

HAKİKAT

Resim
Kurulmuş olan bir pusuya ilk adımı attığım anda namluda bekletilen kurşunlar yağmur gibi yağdırılıyordu üzerime. Anlaşılan o ki, tahkikat tamamlanmış ve bir sonuç alınmak üzere uzun mu uzun bir yolculuğa çoktan çıkılmıştı. Tetiğe basıldığı her anda, gece karanlığının üzerine çöken mermiler, kalbi duran bir ölü misali ayaklarımın dibine düşüveriyordu hırçın bir şekilde. Karar verilmiş, ferman imzalanmıştı. Gün batımıyla  gelen sessizlik, yerini ölüm haberimi çok öncelerden ilan eden siren seslerine bırakıyordu. Üzerime beyazları çekip sahnede bana eşlik etmek üzere, ölümü de yanıma alarak dans etmeye başlamıştım. Çalan melodi her ne kadar yanlış da olsa dans ediyordum işte, sahnenin en orta yerinde, hem de ölüme meydan okuyarak. * * * İnfaz kararı çoktan verilmiş olan bir hayatın kıyısında, uçurumun kenarında, ıssız bir darağacında atıyordu kalbim. Yaşamak denen şey nefes alıp vermekten ibaret idi ise ayaklarımın altından tabure çekildiği andan itibaren nefes alıp vermeden yaşıyordu

DÜŞÜ(NDÜ)RMECE

Resim
Bir takibatın sonucunda beliren bir gülümseme ile başlamıştı hayat ve her evresinde dönüşü olmayan yollara sapılmıştı sessizce. Tepe taklak olan her devrinde canice fethedilmişti her bir bölgesi. Durmak bilmeyen göçler başlamıştı yaşam ile ölüm arasında. Canlı-cansız savaşımı mevzu bahis olmuş, tek çare ise vaatlerde gizli tutulan ve sebebi açıklanamayan intiharlar olmuştu. Mecburiyet, dört bir yandan saldırmaya başlamış ve hiç kimseye kendini savunması için söz hakkı dahi verilmemişti. * * * Dört duvar arasında yer eden karanlık köşesine çekildi. Cevapsız kalan birçok sorunun anlamsızlığını içinde barındıran bir kör düğüm içinde sessizliği dinledi. Sınır dışı edilmişti hukuk ve adalet, gayrı nizami harp ile mücadelesine devam ediyordu. “Adalet uğruna savaşmalı.” diye geçirdi aklından. Kalemine sarıldı birden ve tek silahı olan kalemini en etkili biçimde kullanmaya başladı. Hiç durmadan, nefes bile almadan yazmaya başladı. KAYNAK:  https://sanalmecmua.com/2021/01/12/dusunmek-mef

SINIRSIZ ÖZGÜRLÜK ÜZERİNE

Resim
Özgürlük, geçmişten bugüne değin var olan ve günümüz dünyasında çokça tartışılan ve gelecekte de üzerinde tartışılması muhtemel olan bir kavramdır. Esasında bu kavram hakkında tartışma konusu olan en önemli konuların başında “sınırsız özgürlük”   ve “özgürlüğün bir sınırının olup olmaması”  gelmektedir. Kavramsal olarak incelediğimiz vakit: “En genel haliyle  özgürlük , bağlı ve bağımlı olmama, dış etkilerden(etkenlerden) bağımsız olma, engellenmemiş ve zorlanmamış olma halini dile getirmektedir. Buna paralel başka bir gündelik tanımı, insanın kendi kararlarını kendi istemine ve düşüncelerine göre belirleyebilmesi ve kendi seçimlerini kendi iradesi ile yapabilmesi olarak belirir.”   (wikipedia, 2013) Bu kavramı bu tanımlar çerçevesinde irdelediğimizde ve belli ölçütlere göre düşündüğümüzde dahi bazı konularda ve bazı alanlarda özgürlüğü kısıtlayan çeşitli durumların ortaya çıkabileceği aşikârdır. Örneğin, kendi iradenizle bir fakülte bitirmiş olsanız dahi, mezuniyet sonrası iş hayatı

LA İLAHE İLLALLAH MUHAMMEDUN RESULULLAH

Resim
La ilahe illallah… İmanın esaslarının özünü ifade eden cümle için kullanılan tabir… Allah’tan başka hiçbir ilahın bulunmadığını, O’nun dışında yer alan tüm ilah sayılanların sahte olduğunu, kâinattaki canlı-cansız tüm varlıkların yegâne hâkiminin, tek sahibinin Allah olduğunu ifade eden mukaddes bir kelime. Bir diğer adı ile Kelime-i Tevhid… Tevhid, Allah’ın zatında, sıfatlarında, mabud oluşunda bir ve tek olduğunun zihnen ve kalben kabul edilmesi manasını taşımaktadır. Bu sebepledir ki, Tevhid inancı hak dinin temelini teşkil etmektedir. İslam dinine girmek isteyen bir kimsenin yapması gereken ilk şey, kelime-i tevhidi içtenlikle benimsemesi ve yaşantısını da bu düstur üzerine bina etmesidir. Kelime-i Tevhid, içerik ve muhtevasına gerçek anlamda iman ederek onun gerektirdiği doğrultuda hayatını idame ettiren insanlara cenneti vacip, cehennemi ise haram kılan kıymettar bir cümledir. Aynı zamanda kendisini İslam’a adayan insanların en çok söyledikleri, fakat manasını en az bildikleri

İNSANLIĞA VEDA TEPESİ

Resim
“Burası, " insanlığa veda tepesi "dir. Ta evvel zamandan ahir zamana işaret edilen an'ın yaşanacağı o karanlık günlerin vuku bulduğu mahşer yeridir....” * * *   İnsanlık var oluştan bu yana insanlık adına tarafsızlığı esas kabul etmiş görünse de, işin iç yüzünde taraflı olmayı benimsemiştir her daim. “Söz uçar, yazı kalır.” misali insanlık adına söylenen her söz, ağızdan çıktığı anda uçup gitmiştir.  Aslına bakılırsa söylenen sözlerin yazıya dökülmüş olması da bir fayda sağlamamaktadır çoğu zaman. Çünkü mevzu, amaç açısından irdelendiğinde iki farklı sonuç ile karşı karşıya kalırız. Bunlardan biri “görünürdeki amaç” şeklinde iken, bir diğeri ise “gerçek amaç” şeklindedir.   Görünürdeki amaç, ideal düzen içinde olması gerekeni ortaya koyarken; gerçek amaç ise, mevcut düzen içinde olanı ortaya koyar. Birinde hayalimizde barındırdığımız ve gerçek manada da ulaşılması bizler için hayal olan ya da ulaşılması hayal dahi olamayan bir durum mevcut iken, bir diğerinde ise

YALNIZLIK - MURAT TAŞ

Resim
Sen, Koca bir ömür sustun! İçimdeki notalar yer değiştirdi. Yüreğimdeki melodiler sessizliğe büründü. Sen gittin, Ömrümün yamaçlarına koca bir yalnızlık kondu. İçimde ayrılık şarkıları söyleniyor şimdi.  Hani sevgili, yalnızlığın dahi benimdi? Hani boş bırakılan bu ellerim ellerindeydi? Tüm bu sözler, koca bir yalandan mı ibaretti? Hangi sual, hangi cevaba gebeydi? Seninle gelen vuslat, Meğerse yalnızlığın ta kendisiydi. Bilemedim. Bilmek istemedim. Senin bana gelişin,  Benim kendimden gidişimmiş, Göremedim. Yalnızlık senden bana miras şimdi. Yalnızım şimdi. Hem de kendimden çok uzaklarda bir çölde gibiyim. Yalnızlığın kaderini yaşıyorum. 

GÜVEN VE GÜVENSİZLİK ÜZERİNE

Resim
Değişimin son derece hızlı bir şekilde yaşandığı ve insanlar arası ve insan dışı (sanal âlem) ilişkilerin had safhaya ulaştığı günümüzde, güven ilkesi daha çok önem kazanmaktadır. Ve fakat aynı zamanda, her şeyin çok hızlı geliştiği bu ortamda güven ilkesi yerini güvensizliğe bırakarak önemi yitirmektedir de. Örneğin; alışveriş yaptığınızda satıcıya… Bir sıkıntınızı\bir derdinizi anlattığınızda karşınızdaki kişiye… Bir işyerinde çalışıyorsanız işverene, bir işveren iseniz işçiye… Gündemi takip ediyorsanız basına… Seçim zamanı oy kullanacaksanız ve sonrasının daha iyi olmasını istiyorsanız siyasete ve siyasetçiye… İyi şeyler yapmak ve daha iyi yerlere gelmek istiyorsanız kendinize… Yaşamınız boyunca annenize, babanıza, kardeşinize, sevdiğinize, arkadaşlarınıza… Sanal ortamda herhangi bir işlem yapıyorsanız (alışveriş, haber veya bilgi paylaşımı, vb…) kullandığınız siteye… Kısacası iletişim halinde olduğunuz her şeye güvenmek istersiniz. Güvenmek istersiniz. Çünkü h

BAŞARI VE BAŞARMAK ÜZERİNE

Resim
İnsanoğlu geçmişten günümüze gelinceye kadar, başarılı olmanın ve mükemmel olana ulaşmanın yollarını arayıp durmuştur her daim. Başarıya ulaşmanın birbirinden farklı yolları vardır elbette. Bunlardan birisi, belki de en önemlisi “merak” denen olgudur. Merak, başarı merdivenlerinin ilk basamağıdır.   Bir kimse, başarıya ulaşmak istiyorsa eğer, daima merakının peşinden gitmelidir. Ve bilinmelidir ki, üzerinde yaşamış olduğumuz dünyanın, bugün bu konuma gelmesinin tek sebebi vardır. O da, bu yönde yapılan sorgulama ve araştırmalardır. Bu da göstermektedir ki, başarı için özel bir yeteneğe ihtiyaç yoktur. Olması gereken şey, tutkulu bir merak ve bu yönde izlenecek olan yoldur. Elbette ki, başarıya ulaşmak için merak, başlı başına yeterli değildir. Bu nedenledir ki, merak denen olgu, “sabır ve mücadele” ile desteklenmelidir. Ortaya çıkan sorunlar, karşılaşılan engeller birbirini harekete geçiren sabır ve mücadele ile çözülmeye çalışılmalı ve kişi asla yılmamalıdır. Bir diğe

İDEOLOJİ VE İNSANİ BOYUTU

Resim
Her insan, iyi ya da kötü, doğru ya da yanlış, eksik ya da tam bir ideolojiye sahiptir. İdeoloji, insanların şu fani alemde bir yaşam biçimi belirlemelerine ve bu yaşam biçimini sahip oldukları ideolojiler çerçevesinde şekillendirmelerine yardımcı olur. Kimisi bunu gerçek manada hayatına uygular; kimisi de bunu tam olarak başaramayabilir. Burada önemli olan ideolojiler mi insanların yaşam biçimini şekillendirip insanlara yön verir; yoksa insanlar mı yaşam biçimleriyle ideolojilerine yön verirler? Cevap yalnızca bunlardan birisi mi? Ya da her ikisi mi? Ya da bunların dışında üçüncü bir kısım mı? Ya da cevap, hiç birisi mi acaba? KAYNAK:  https://bilimvegelecek.com.tr/index.php/2018/10/01/dinsel-ideoloji-ve-gonullu-kulluk/ Aslında bu sorunun cevabını her insan kendinde aradığı vakit çok kolay bir şekilde bulabilir. Günümüz dünyasında çevremizde gelişen olaylara göz attığımız vakit idolojik olarak aslında birçok şey ile karşılaşmış bulunuyoruz. Bunlardan en mühim olanı

HİÇLİK MAKAMI

Resim
Erenlere sordum: "Nasıl bakayım?" dedim. "İrfanla, ibretle, hikmetle bak!" dediler. "Ben, bir boşluktayım." dedim. "Gel, dolduralım!" dediler. "Peki!" diyerek aşk ocağında can oldum. "Sen değil, biz seni murad ettik." dediler. "Bana bir keramet gösterin." dedim. "Dön de eski haline bir bak." dediler.  "Ben, ne zaman kemale ererim." dedim. "Ben demeyi bırakınca..." dediler.  "Peki, zikrime zikir katayım mı?" dedim. "Yok! Sana verdiğimiz sana ziyade." dediler. "Kızdığım birine hesap sordum." dedim. "Sen, hesabı sorulansın." dediler. "Bazılarını kınadım." dedim. "Kınadığını yaşamadan ölemezsin." dediler. "Ben de susmayı denerim." dedim. "Aferin! Susan, konuşandan çok öğrenir." dediler. "Mevlamı bilmek istedim." dedim. "Sen, evvel kendini bil!" dediler. "Kendimi nasıl bileceğim ki?"