İDEOLOJİ VE İNSANİ BOYUTU
Her insan, iyi ya da kötü, doğru ya da yanlış,
eksik ya da tam bir ideolojiye sahiptir.
İdeoloji, insanların şu fani alemde bir yaşam
biçimi belirlemelerine ve bu yaşam biçimini sahip oldukları ideolojiler
çerçevesinde şekillendirmelerine yardımcı olur.
Kimisi bunu gerçek manada hayatına uygular;
kimisi de bunu tam olarak başaramayabilir.
Burada önemli olan ideolojiler mi insanların
yaşam biçimini şekillendirip insanlara yön verir; yoksa insanlar mı yaşam biçimleriyle
ideolojilerine yön verirler?
Cevap yalnızca bunlardan birisi mi?
Ya da her ikisi mi?
Ya da bunların dışında üçüncü bir kısım mı?
Ya da cevap, hiç birisi mi acaba?
KAYNAK: https://bilimvegelecek.com.tr/index.php/2018/10/01/dinsel-ideoloji-ve-gonullu-kulluk/ |
Aslında bu sorunun cevabını her insan kendinde
aradığı vakit çok kolay bir şekilde bulabilir.
Günümüz dünyasında çevremizde gelişen olaylara
göz attığımız vakit idolojik olarak aslında birçok şey ile karşılaşmış
bulunuyoruz.
Bunlardan en mühim olanı ise, farklı
ideolojilere sahip olanların genel olarak birbirlerini tam olarak gerçek manada
anlayamamış olmalarıdır ya da anlamak istememeleridir.
Bu nedenledir ki, insanlar ideoloji bakımından
birbirine tamamen zıt kutupları temsil etmektedir.
Bu zıtlık neticesi itibariyledir ki, insanlar
kutuplasmış bulunmaktadır.
Bu kutuplaşma öyle had safhalara tırmanıyor ki,
bazen biri diğerinin iki cümlesine dahi tahammül edemez oluyor.
Edemez oluyor çünkü, herkes kendi savunduğu
ideolijinin içerisinde salt doğruların barındığını ve içerisinde yanlış olan
hiçbir şeyin olmadığını düşünür.
Kendini eleştiriye ve bu nedenle de, gelişmeye
kapatmış olur.
Kişinin savunduğu ideolojide yanlışlar olsa
dahi, kişi bunu kabullenmez çoğu zaman.
Çünkü ona göre, savunmuş olduğu ideoloji her
yönüyle mükemmeldir.
Hiçbir kusuru, eksik gediği yoktur. Bu nedenle,
kişilerin ve kurumların tahammül kapıları eleştiriye kapalıdır.
Lakin her ideoloji sahibi kişi, farklı
ideolojilere sahip olanları eleştirme hakkını kendinde görür ve karşı tarafı
eleştirdikçe eleştirir.
Diğer bir sorun ise, kişi kendi ideolojisi çerçevesinde
kendisine hak olarak görmüş olduğu şeyin tam tersi durumu, karşı taraf ideolojisi
için bir hak doğuruyorsa eğer, bunu kabul etmez.
Ve bunu, gerektiğinde kendisinin her defasında
savunmuş olduğu eşitlik, adalet, hukuk, vb. kavramlara ters düşmüş olsa dahi
karşı tarafın bu hakka sahip olmaması için elinden geleni yapar.
Bunu sadece kendisi için hak olarak görmesi
nedeniyledir ki, her insanın kendi ideolojisi çerçevesinde düşünüp yaşamasını
ister.
Bu ve benzeri birçok durum, ideolojilerin aslında
insani boyuttan tamamen yoksun olduğunu ortaya koymaktadır.
Oysaki esas olan, ideolojileri sırf
savunduğumuz için her yönüyle doğru kabul etmek değildir.
Gerektiğinde savunulan ideolojinin yanlışlarını
görüp de onu doğruya yöneltecek eleştiriler yapılabilmeli ve çözüm önerileri
sunulabilmelidir.
Belki de en önemlisi, ideolijiler insani
boyutlarıyla ele alınmalı ve farklı görüşlere sadece dillerde yansıtılmış hali
ile değil, özü ile gerçek manada saygı duyulmalıdır.
Ve farklı görüşten insanların haklarını gerektiğinde
farklı görüşten olan kişiler dahi savunabilmeldir.
Ki, başkalarının haklarına, fikirlerine,
düşüncelerine ve yaşam tarzlarına saygı gösterildiği gibi, bir başkası da bu
durum karşısında aynı davranışı sergileyebilsin.
Yorumlar
Yorum Gönder