FİKİRSEL ÇÖLLEŞME
Eşyanın bilgisine
ulaşabilmek için aklın maksatlı ve düzenli olarak gösterdiği faaliyetler fikir
kavramı ile açıklanmaktadır. Düşünme ve düşünce manalarında karşılık bulan
fikir, zihinsel bir süreç olarak karşımıza çıkmaktadır. Fikir, insan hayatında
önemli bir yer teşkil etmektedir. Çünkü insan ne tür bir fikre sahip ise
yaşantısı da o fikir çerçevesinde şekil almaktadır. İnsan yaşamının ilham
kaynağı, kişinin sahip olduğu fikirlerden meydana gelmektedir. Esasında
fikirler, insanın hayata bakış açısını yansıtmaktadır. Bu nedenledir ki,
insanın hayata bakış açısı, insanın yaşamı açısından büyük bir önem arz
etmektedir. Çünkü insanın süreceği yaşam, yine insanın hayat hakkındaki bakış
açısına göre şekil almaktadır.
İnsanın hayat hakkında
kabul gören temel fikri her ne ise, o insanın süreceği yaşam da sahip olunan bu
fikir üzerine inşa edilmektedir. Burada temel alınacak ölçüt, insan hayatına
yön veren ve bu denli önemli olan fikirlerin kaynağını nereden aldığı sorunsalı
olarak cereyan etmektedir. Hayata yön veren fikirler, insan temelli ise ortaya
birçok sorun çıkmakta ve bu sorunların sonu gelmemektedir. Çünkü insan, doğası
gereği aciz bir varlıktır. Her şeyi etraflıca düşünme kudretine sahip değildir.
Etraflıca düşündüğünü varsaydığı her şey, o şey ile ilgili bir sorun meydana
geldiğinde bu tez geçerliliğini yitirmektedir. Çünkü insan aklının sınırları
vardır. İnsan her ne kadar o sınırları aşmak için çaba sarf etse de buna
muktedir olamamaktadır. Çünkü insan için o sınır, yolun sonunu teşkil
etmektedir.
İnsan gibi aciz bir
kul, hayat hakkındaki bu büyük problemini çözebilmek için kendisi gibi aciz
olmayana yönelmek mecburiyetindedir. Yani insan, her şeyi yoktan var edene,
varlığı ezeli ve ebedi olana, sonsuz kudret sahibi olan Rabbine yönelmek
durumundadır. Çünkü:
وَلِلّٰهِ مُلْكُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِۜ
وَاللّٰهُ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ قَد۪يرٌ۟
"Göklerin
ve yerin hükümranlığı Allah'a aittir. Allah, her şeye kadirdir." (Al-i
İmran Suresi, 189. Ayet)
لِلّٰهِ مُلْكُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ
وَمَا ف۪يهِنَّۜ وَهُوَ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ قَد۪يرٌ
"Göklerin
ve yerin ve bunlarda bulunan her şeyin mülkiyeti ve hakimiyeti Allah'ındır.
O'nun her şeye gücü yeter." (Maide Suresi, 120.
Ayet)
KAYNAK: https://www.tmmob.org.tr/icerik/zmo-collesme-hayatimizi-almasin |
İnsanoğlunun aciz yapısı
bizlere göstermektedir ki insan, hayatına yön veren fikirlerin kaynağını, her
şeyi yoktan var eden ve her şeye gücü yeten, mülk ve hakimiyet sahibi olan Allahu
Teala'dan almak mecburiyetindedir. İnsan ancak O'nun emir ve yasaklarına riayet
ederek bir yaşam sürdürürse, her anlamda meydana gelebilecek sorularına cevap
verebilecek ve sorunlarına da çözüm üretebilecek konuma yerleşecektir. Aksi
halde günümüzde de çokça tecrübe edildiği ve tecrübe edilmeye devam edildiği
gibi, vuku bulacak olan soru ve sorunların ardı ve arkası kesilmeyecektir. Çünkü
insan, Allah'ın koyduğu hükümlerden,
yani İslam'dan uzaklaştığı ölçüde hayattan da uzaklaşmış olacaktır. Bu
uzaklaşma sebebiyle insan, hayatı bir oyundan ibaret bir şey gibi yaşayıp hem
dünyasını hem de ahretini hüsrana uğratanlardan olacaktır.
اِعْلَمُٓوا اَنَّمَا الْحَيٰوةُ الدُّنْيَا لَعِبٌ وَلَهْوٌ وَز۪ينَةٌ
وَتَفَاخُرٌ بَيْنَكُمْ وَتَكَاثُرٌ فِي الْاَمْوَالِ وَالْاَوْلَادِۜ كَمَثَلِ
غَيْثٍ اَعْجَبَ الْكُفَّارَ نَبَاتُهُ ثُمَّ يَه۪يجُ فَتَرٰيهُ مُصْفَرًّا ثُمَّ
يَكُونُ حُطَامًاۜ وَفِي الْاٰخِرَةِ عَذَابٌ شَد۪يدٌۙ وَمَغْفِرَةٌ مِنَ اللّٰهِ
وَرِضْوَانٌۜ وَمَا الْحَيٰوةُ الدُّنْيَٓا اِلَّا مَتَاعُ الْغُرُورِ
"İyi
bilin ki dünya hayatı ancak bir oyundan, bir eğlenceden, bir süs ve gösterişten,
aranızda bir öğünmeden, mal ve evlatta çokluk yarışından ibarettir. Tıpkı bir
yağmur gibi ki, onun bitirdiği ekinler çiftçilerin hoşuna gider. Sonra
kuruyuverir de sen onu sapsarı kesilmiş görürsün. Ardından da çerçöp haline
gelirler. Ahrette kafirlere şiddetli bir azap, mü'minlere ise Allah'tan bir
bağışlanma ve rıza vardır. Evet, dünya hayatı aldatıcı bir menfaatten başka bir
şey değildir." (Hadid Suresi, 20. Ayet)
İnsan, elbette fıtratı
gereği nefsani bir varlıktır. Elbette dünyaya dair istek ve arzuları bünyesinde
barındırmaktadır. İslam, ona iman edenlere, tam bir teslimiyetle teslim
olanlara, dünya hayatı ile ahret arasında olması gerektiği gibi, dengeli bir
yaşam sürdürmek gerektiğine işaret etmektedir. Bu hayatta, fikirsel manada
gelişim gösteren kimseler, bu dengeyi sağlama konusunda başarı
göstermektedirler. İnsan, dünyaya gönderiliş gayesi paralelinde Allah'a kulluk
ederek sadece O'nu razı etme çabası içine girmek durumundadır. O'nu razı etme
yolunda ilerleyen bir Müslüman, iyiliği emredip kötülükten men eden bir
topluluğun parçası olarak kurtuluşa erenlerden olacaktır. Hayatın tüm alanında
fikri kalkınmayı esas alan bireyler ve topluluklar, her dönem gelişim gösteren
bir sürecin parçası olmuşlardır. Fikri kalkınmayı terk edip fikir dışında yer
alan bölümlerde gelişim gösterme çabası içine girenler, kalkınmadan uzak bir
dibe vuruşun yükselişinde kaybolmaya mahkum olmaktadırlar. Tıpkı günümüzde
uygulanan beşeri yönetim sistemlerinde olduğu gibi, bireyler ve toplumlar
fikirsel çölleşmenin kıskacında adeta yok olup gitmektedirler.
Çölleşme, genel
anlamıyla bitki örtüsü ve yağış yönünden yeterli bir bölgenin iklim değişikliği
ve insanların çevreye vermiş olduğu zararlar sonucu meydana gelen arazi
bozulması, bölgenin kuraklaşması ve toprağın hızla aşınması gibi nedenlerle çöl
durumuna gelmesi manasına gelmektedir. Bu paralelde fikirsel çölleşme de, insan
hayatına yön veren fikirlerin tamamen ifsada uğraması sonucu, insanoğlunun
fikirsel anlamda tamamen dibe vurması manasını taşımaktadır. İnsanoğlunun
fikirsel anlamda dibe vurması demek, hayatın her alanında bir çöküntünün
yaşanması demektir. İslam'ın olmadığı hayatlarımız tamamen bir enkaz yığını ve
üzerimize çöken molozların haddi hesabı dahi yok denecek seviyelere
ulaşmaktadır. Bugün, yaşadığımız şu zaman diliminde hayatlarımızda her şey var
ama alemlerin yaratıcısı Allah yok ise hangi kalkınmadan söz edebiliriz ki?
Bugün hüküm sahibi olanın hükümleri yeryüzünden silinmiş ve hüküm koymaya
muktedir olmayanlar, hüküm koyanın kudretini yok saymaktadırlar. Bu yüzdendir
günümüzde insanoğlunun ve toplumların fikirsel manada dibe vuruşu, ahlaki
manada çöküntüye uğraması. Kalkınmayı sadece maddi olanakların geliştirilmesi olarak
görmek ve fikri tamamen yok saymak, her anlamda çöküntüyü beraberinde
getirmektedir. Bu fikri çöküntü, yani hayatlarımızda İslam'ın olmaması,
yeryüzünde İslam'ın tatbik edilmemesi sebebiyle insanlık bir yok oluşun
eşiğinde bulunmakta ve uçurumun kenarında düşmemek için adeta çırpınıp
durmaktadır. Kurtuluşu beşeri sistemlerin kendisinde ve bu sistemlerin devam
ettiricileri olan yöneticilerin değişmesinde görenler, hakikati görmelerine
müsaade etmeyen bu perdeyi aralayıp Hakk olana olması gerektiği gibi
görememektedirler. Hüsrana yol açan asıl sebepleri göremeyen insan, öte alemde
olduğu gibi bu alemde de kendi kıyametini hazırlamakta ve kendi elleriyle
yakmış olduğu cehennem ateşine sürekli odun taşımaktadır.
Kurtuluş, insanoğlunun
İslam ile birlikte gelecek olan fikirsel kalkınmadadır, fikirsel çölleşmede
değil. Vakit, geçip gitmekte fakat bunun için henüz geç kalınmış değildir.
Çünkü zararın neresinden dönülse kardır.
تِلْكَ حُدُودُ اللّٰهِؕ وَمَنْ يُطِـعِ اللّٰهَ
وَرَسُولَهُ يُدْخِلْهُ جَنَّاتٍ تَجْرٖي مِنْ تَحْتِهَا الْاَنْهَارُ خَالِدٖينَ
فٖيهَاؕ وَذٰلِكَ الْفَوْزُ الْعَظٖيمُ
"Bunlar
Allah'ın sınırlarıdır. Kim Allah'a ve peygamberine itaat ederse Allah onu,
altlarından ırmaklar akan cennetlere koyacaktır, orada kalıcıdırlar. İşte büyük
kurtuluş budur." (Nisa Suresi, 13. Ayet)
Yorumlar
Yorum Gönder