BEN BİR İNSANIM!
"Ben
bir insanım!"
Bu cümle, kendisine
karşı: "Ne işin var burada?", "Yürü git, fazla konuşma.",
"Size o kadar gıcık oluyoruz ki...", "Sustur şunu!",
"Suriyeliler burada sapıklık yapıyor." , "Bizi kullanıyorsunuz.
Bizim paralarımızı yiyorsunuz.", "Erkek misiniz? Adam mısınız?"
sözlerini sarf ederek içindeki kini kusan kalabalık güruha, Suriyeli bir gencin
vermiş olduğu cevap.
Azgın kalabalığın utanç
verici bu sözlü saldırıları karşısında, "Hem okuyup hem çalışıyorum. Ben bir
insanım!" sözleri ile Suriyeli bu gencin kendisini savunma şekli
dahi, bu gencin bu azgın kalabalıktan daha insancıl olduğunu gözler önüne
sermektedir.
Modern dünyada(!)
günbegün artan ırkçı söylemler, insanlığın gelmiş olduğu nokta konusunda çok
net ipuçları vermektedir. Kapitalizmin insanları getirdiği bu aşama, bundan
sonraki aşamalarda ne olacağı konusunda bilgileri de gün yüzüne çıkarmaktadır.
Vahşi kapitalizm, insanların damarlarında kan diye dolaşmakta ve insanların
ruhuna kadar işlemiş olacak ki, bu tarz ırkçı söylemler en acımasız şekilde bir
çocuğa dahi, adeta kin kusarcasına ayan beyan söylenebilmektedir.
KAYNAK:https://www.yenisafak.com/gundem/suriyeli-genc-ofke-kusan-irkci-kalabaliga-karsi-kendini-boyle-savundu-ben-bir-insanim-3839646 |
Batı'dan dünyaya ihraç
edilen ırkçılık, bir toplumun kendi ırkını öteki ırklardan üstün tutması ve siyasi
tutumunu da bu düşünceye dayandırması eğilimi olarak karşımıza çıkmaktadır. Başka bir deyişle ya da daha modern anlamda(!)
ırkçılık, insan türünün alt sınıfları (siyah, beyaz, sarı ırk gibi), etnik grup
(Arap, Türk, Kürt, Çerkez etnik grupları gibi) ve belli sosyokültürel gruplar
olarak da cereyan etmektedir.
Geçmişte yaşanan ve
günümüzde de yaşanmaya devam eden ırkçı olaylar ve Batı'dan dünyaya ihraç
edilen ırkçılık göstermektedir ki, ırkçılık insanlar arasındaki ilişkilerde belirleyici
bir role sahip olmaktadır. Bu anlayış sebebiyledir ki, birbirinden farklı
ırkların bir arada yaşama imkanı, her geçen gün daha zor hale gelmektedir. İnsana
insan olduğunu dahi unutturan ve onu fıtratının dışında bir canlıya dönüştüren
bu düşünce ve söylemler, insanlık için kalıcı bir çözümün gerekli olduğu
gerçeğini her an bizlere haykırmaktadır.
Peki, Batı'nın ırkçı
söylem ve yönetimlerine karşı kalıcı çözüm ne olabilir?
Batı'dan ithal edilen ve kapitalist yönetim sistemlerinde vücut bulan ırkçılığa karşı tek çözüm kaynağı, elbette İslam'ın ta kendisidir. İslam dışında başka bir çözüm düşünülemez. Çünkü İslam, insanların farklı ırklardan geldiğini kabul etmekle birlikte bunun insanlar arasındaki ilişkilerde belirleyici bir rol oynamasını reddetmektedir. Bu yöndeki bakış açısı, teorik olana hakim olduğu gibi, ondan hareketle gerçekleşen sosyal ve hukuki düzenlemelere de yansımış bulunmaktadır. İslam'da ırka dayalı bir üstünlük kabul edilmemekte ve insanlar arası ilişkilerde ırkın belirleyici bir rolü asla bulunmamaktadır. Farklı ırkların varlığı, Allahu Teala'nın kudret ve ilminin bir işaretidir. Bu bağlamda Kur'an-ı Kerim'in verdiği mesajlar evrensel olmaktadır. Kur'an herhangi bir ırk ayrımı gözetmeksizin yeryüzünde "halife" olarak yaratıldığı bildirilen her insanı, hem dünyada hem de ahrette saadete çağırmaktadır. İslam dininde dil, renk ayrılığı ve sosyal farklılık bir sorun olarak görülmemektedir. Bilakis bu gibi farklılıklar, Allahu Teala'nın rahmetinin eseri olan bir nimet ve O'nun ilim ve kudretini açığa çıkaran bir alamet olarak görülmektedir.
وَمِنْ اٰيَاتِه۪ خَلْقُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ وَاخْتِلَافُ اَلْسِنَتِكُمْ وَاَلْوَانِكُمْۜ اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَاتٍ لِلْعَالِم۪ينَ
"O'nun
varlığının delillerinden biri de, gökleri ve yeri yaratması, ayrıca
dillerinizin ve renklerinizin farklı farklı olmasıdır. Bilgi sahibi olanlar
için bunda elbette kesin deliller vardır." (Rum Suresi 22. Ayet)
يَٓا اَيُّهَا النَّاسُ اِنَّا خَلَقْنَاكُمْ مِنْ ذَكَرٍ وَاُنْثٰى وَجَعَلْنَاكُمْ شُعُوبًا وَقَبَٓائِلَ لِتَعَارَفُواۜ اِنَّ اَكْرَمَكُمْ عِنْدَ اللّٰهِ اَتْقٰيكُمْۜ اِنَّ اللّٰهَ عَل۪يمٌ خَب۪يرٌ
"Ey
insanlar! Biz sizi bir erkek ve bir kadından yarattık. Soyunuz sopunuzla
birbirinize karşı övünesiniz diye değil, birbirinizi tanıyıp kaynaşasınız diye
sizi milletlere ve kabilelere ayırdık. Allah katında en şerefliniz, Allah'a
karşı saygısı, korkusu ve O'nun yasaklarından kaçınıp emirlerine itaati en
yüksek olanınızdır. Hiç şüphesiz Allah, her şeyi hakkıyla bilir, her şeyden
haberdardır." (Hucurat Suresi 13. Ayet)
تِلْكَ الدَّارُ الْاٰخِرَةُ نَجْعَلُهَا لِلَّذ۪ينَ لَا يُر۪يدُونَ عُلُوًّا فِي الْاَرْضِ وَلَا فَسَادًاۜ وَالْعَاقِبَةُ لِلْمُتَّق۪ينَ
مَنْ جَٓاءَ بِالْحَسَنَةِ فَلَهُ خَيْرٌ مِنْهَاۚ وَمَنْ جَٓاءَ بِالسَّيِّئَةِ فَلَا يُجْزَى الَّذ۪ينَ عَمِلُوا السَّيِّـَٔاتِ اِلَّا مَا كَانُوا يَعْمَلُونَ
"İşte
ahiret yurdu! Biz onu böbürlenmeyi ve bozgunculuğu arzulamayan kimselere
veririz. En güzel akıbet, takva sahiplerinindir. Kim bir iyilik getirirse ona
ondan daha üstün karşılık vardır. Kim bir kötülük getirirse, o kötülükleri
işleyenler, ancak yaptıkları kadar ceza görürler." (Kassas Suresi 83. ve
84. Ayetler)
"Ve
insanlardan da, hayvanlardan da, davarlardan da çeşitli renkte mahluklar
yaratır tıpkı bunun gibi; Allah'tan, ancak kullarının bilgili olanları korkar.
Şüphe yok ki Allah, üstündür, rahimdir." (Fatır Suresi 28. Ayet)
Ayetlerden de
anlaşılacağı üzere, Kur'an-ı Kerim, ortaya koyduğu ilkeler bakımından insanlar
arasında renk, cinsiyet ve coğrafya farklılığından kaynaklanan fiziksel
sebeplere bağlı bir değer hiyerarşisinden söz etmemektedir. Üstünlük sadece ve
sadece takvaya bağlı olarak farklılık göstermektedir. Ancak bu türden bir
fazilet de sosyal hayatta cereyan eden ilişkilerde herhangi bir üstünlük sağlamamaktadır.
Çünkü takvanın mükafatı ahrette elde edilmektedir. İnsanlar arasındaki soy ve
cinsiyet farklılıklarını alay konusu yapmak, insanları aşağılamak ve suçlamak gibi
davranışlar sergileyen insanlar, Allah'ın onları yaratmadaki hikmetini
görmedikleri gerçeğini ortaya koymaktadırlar. Günümüzde yaşanan ırkçı
sorunların temel kaynağı da insanların Allah'ın emir ve yasaklarını yok sayarak
O'nun koyduğu hükümleri görmezden gelmesi ve sadece kendisi gibi beşer olan
insanoğlunun koyduğu hükümlere göre yaşamını idame ettirmeye çalışmasından
başka bir şey olmamaktadır. Bu ve buna benzer temel sorunların çözümü gün gibi
ortada iken çözümsüzlük çukurunda, adeta bir bataklığın içinde debelenip durmak
hiç kimseye bir fayda sağlamamaktadır.
Üstünlüğü ırkçı
söylemlerde görüp alçalan insanoğlu, gerçek anlamda üstünlüğün sadece takvada
olduğunu ne zaman görebilecek acaba?
İslam; insan, hayat ve
kainat ile ilgili her türlü reçeteyi insanoğlunun önüne katmışken bu gerçeği
daha ne kadar süre görmezden gelmeye çalışacak acaba?
Görüyor ve biliyoruz
ki, Allah'ın hükümlerini yeryüzünde uygulamayıp yok sayan beşeri yönetim sistemleri
ve o sistemlerin yöneticileri, farklılıkları bir üstünlük sayıp insanları
ayrıştırmakta ve gayri adil yönetim şekilleri ile de bu dünyayı yaşanılamaz bir
yer haline getirmektedirler. Oysaki İslam, farklılıkları bütünleştirici bir
etki olarak görüp insanları birleştirmekte ve insan fıtratına uygun, adil
yönetim şekliyle de her şeyi özüne döndürmektedir.
İnsana insan olduğunu
dahi unutturan bu beşeri sistemlerde özüne dönmek için daha neyi bekliyor
insan?
Kendi iç muhasebesini
yapmayan, kendisindeki kusurları görmeyen, kendi noksanlıklarını bilmeyen,
sadece başkasını eleştiren, aşağılayan, kınayan ve suçlayan bizler ne ara bu
hale geldik. Oysaki daha düne kadar bizler değil miydik İslam'ın çatısı altında
bir olan? Asırlarca Dünya'ya adaletle hükmeden? Birbirinden faklı ırkları İslam
sancağı etrafında birleştiren? Bizler değil miydik Allah'ın hükümlerini
yeryüzünde tatbik eden halifenin etrafında birleşen? Hangi ara, bir çocuğu dahi
bu denli acımasızca ve adaletsizce suçlayacak kadar insanlığımızı unuttuk
acaba?
Unutma ey insanlık!
Hepimiz birer faniyiz.
Hepimiz, hiç kimsenin hiç
kimseden üstün olmadığı birer insanız.
Tıpkı, "Ben
bir insanım!" diye kendini savunan Suriyeli bu genç kardeşimiz
gibi.
Yorumlar
Yorum Gönder