TEFEKKÜR ETMEK

 Tefekkür, en basit manası ile bir şey hakkında iyice düşünmek ve bir işin sonucunu hesaplamak anlamında kullanılan bir terim olarak karşımıza çıkmaktadır. Dinimiz İslam'da ise tefekkür, insanoğlunun günahlarını, kainatı, varlıkları, doğayı, yaratılmışları, kendini ve Allah'ı düşünmesi ve böylelikle Allahü Teala'nın yarattığı varlıklardan, kainattaki eşsiz mükemmellikteki düzenden ders çıkarması manasına gelmektedir. Bu mana itibariyle aşikardır ki, tefekkür, günahlarını, mahlukları ve kendini düşünmek ve Allahü Teala'nın yarattığı şeylerden ibret almak yönüyle dinimizde önemli ibadetlerden birisi olmaktadır.

KAYNAK:https://konya.diyanet.gov.tr/yunak/sayfalar/contentdetail.aspx?MenuCategory=Kurumsal&ContentId=347

اَلَّذٖينَ يَذْكُرُونَ اللّٰهَ قِيَاماً وَقُعُوداً وَعَلٰى جُنُوبِهِمْ وَيَتَفَكَّرُونَ فٖي خَلْقِ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِۚ رَبَّنَا مَا خَلَقْتَ هٰذَا بَاطِلاًۚ سُبْحَانَكَ فَقِنَا عَذَابَ النَّارِ


"Onlar ayakta dururken, otururken, yatarken hep Allah'ı anarlar; göklerin ve yerin yaratılışını düşünürler (ve şöyle derler): 'Rabbimiz! Sen bunu boş yere yaratmadın, seni tenzih ve takdis ederiz. Bizi cehennem azabından koru.'" (Al-i İmran Suresi 191. Ayet)

Bu ayet bizlere gösteriyor ki, insanoğlu her fırsatta Allahü Teala'nın yarattığı her leyi tefekkür etmelidir. Her tefekkür sonrasında sahip olduklarının farkına varmalı ve sahip olduğu her şey için Allah Azze ve Celle'ye şükretmelidir. Sahip olamadıkları için vaktini boşa harcamamalı ve sahip olamadığı şeyler için kendisini gereksiz bir üzüntünün içine hapsetmemelidir. Böylece içinde bulunduğu yaşamdan ve yaşam koşullarından keyif almalı ve iki cihanda saadeti elde etmenin yollarını anbean arşınlamaya devam etmelidir.   

"Allahü Teala'nın azameti hususunda, cennet ve cehennem hakkında bir an tefekkür, bir geceyi ihya etmekten iyidir. Ve Allah'ın zatını takdis hususunda, tefekkür eden, hayırlı kimsedir. İnsanların şerlisi de bunu yapmayandır." (Hadis-i Şerif, Ramuz)

"Tefekkür, ibadetin yarısıdır." (İmam-ı Gazali)

اِنَّ فٖي خَلْقِ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ وَاخْتِلَافِ الَّيْلِ وَالنَّهَارِ لَاٰيَاتٍ لِاُو۬لِي الْاَلْبَابِۚ


"'Göklerin ve yerin yaratılışında gece ile gündüzün birbiri ardından gelişinde (uzayıp kısalmasında) akıl sahipleri için elbette ibret verici deliller var.' Al-i İmran Suresi 190. Ayeti varken nasıl ağlamayayım? Bu ayeti okuyup da tefekkür etmeyene yazıklar olsun." (İbni Hibban)

"Allahü Teala'nın yarattıkları üzerinde düşünün, zatı hakkında düşünmeyin." (Beyheki)

"Allahü Teala'nın azametini düşünen insan, O'na isyan edemez." (Bişr-i Hafi)

İnsanoğlunu diğer canlı varlıklardan ayıran en temel özellik, tefekkür edebilme özelliğidir. Elbette insanoğlu da diğer mahluklar gibi varlık aleminin bir parçasını oluşturmaktadır. Lakin parçası olduğu bu alemi okuyabilmek ve busayede hakikat olanı zihniyle arayıp bulabilmek sadece insanoğluna mahsus bir özelliktir. Elbette ki varlığın bütün boyutları ve tezahürleri bir tefekkür alanıdır. Kur'an-ı Kerim'in Sad Suresi 29. Ayet'inde tefekküre yönelinmesi gerektiği hususunda şöyle buyrulmaktadır: 

كِتَابٌ أَنزَلْنَاهُ إِلَيْكَ مُبَارَكٌ لِّيَدَّبَّرُوا آيَاتِهِ وَلِيَتَذَكَّرَ أُوْلُوا الْأَلْبَابِ


"Sana bu mübarek kitabı (Kur'an-ı Kerimi), ayetlerini düşünsünler ve aklı olanlar öğüt alsınlar diye indirdik." (Sad Suresi 29. Ayet)

Kur'an-ı Kerim'in her kelimesi, her ifadesi birer ayet niteliğinde olduğu gibi, her zerresinde O'nun tecellisini yansıtan kainat da bütün cüzleriyle birer ayet niteliğindedir. 

سَنُرِيهِمْ آيَاتِنَا فِي الْآفَاقِ وَفِي أَنفُسِهِمْ حَتَّى يَتَبَيَّنَ لَهُمْ أَنَّهُ الْحَقُّ أَوَلَمْ يَكْفِ بِرَبِّكَ أَنَّهُ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ شَهِيدٌ


"Onlara dış alemdeki ve kendi içlerindeki ayetlerimizi/doğa kanunlarını göstereceğiz. Böylece Kur'an'ın hak/gerçek olduğunu anlayacaklar. Rabbinin her şeye tanık olması onlara yetmiyor mu?" (Fussilet Suresi 53. Ayet)

İnsanoğlunu Hakk'a ve hakikate götüren bu ayetler, hem insanın dış aleminde hem de iç aleminde (nefsani) yeterince mevcut bulunmaktadır. 

اَلَّذ۪ي خَلَقَ سَبْعَ سَمٰوَاتٍ طِبَاقًاۜ مَا تَرٰى ف۪ي خَلْقِ الرَّحْمٰنِ مِنْ تَفَاوُتٍۜ فَارْجِعِ الْبَصَرَۙ هَلْ تَرٰى مِنْ فُطُورٍ ﴿٣﴾

ثُمَّ ارْجِعِ الْبَصَرَ كَرَّتَيْنِ يَنْقَلِبْ اِلَيْكَ الْبَصَرُ خَاسِئًا وَهُوَ حَس۪يرٌ ﴿٤﴾


"Yedi kat göğü birbiriyle uyum içinde tabaka tabaka yaratan O'dur. Rahman'ın yaratmasında hiçbir düzensizlik göremezsin. Haydi, gözünü çevir de bak, bir kusur, bir çatlaklık görebilecek misin? Sonra gözünü tekrar tekrar çevir de bak. Göz, aradığı kusuru bulamamanın ezikliği ve bitkinliği içinde sana geri dönecektir." (Mülk Suresi 3-4. Ayetler) 

Birçok ayet gibi, bu ayette de kainattaki kusursuz ve mükemmel yaratılış üzerine insanoğlunu düşünmeye, yani bu konu üzerinde tefekkür etmeye sevk etmektedir. Büyük resmi görebilen ya da görmek isteyen ya da bunun için çaba gösteren kimseler için bir bütün olarak alem, Allah Azze ve Celle'nin varlığının, birliğinin, hikmetinin, azametinin ve emsalsiz yaratma kudretinin alametinden başka bir şey değildir. 

قُلْ سِيرُواْ فِي الأَرْضِ ثُمَّ انظُرُواْ كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الْمُكَذِّبِينَ


"De ki: 'Yeryüzünde dolaşınız ve hakikati yalanlayanların sonlarının ne olduğunu görünüz.'" (Enam Suresi 11. Ayet)

Kur'an-ı Kerim'deki bu ayet tefekkür edildiği vakit, geçmiş dönemlerde Hakk'ı ve hakikati yalanlayanların sonlarının ne olduğunu ve onlardan kalan izleri bizlere müşahede ettirerek zamanda ve mekanda yapılacak olan yolculuğun semeresini, yolcunun kendisine çıkaracağı ders ve ibret nazarınca alabileceğini göstermektedir.


Tefekkür, farklı şekillerde ve farklı neticelerde olabilmektedir: 

1- Allahü Teala'nın mahluklarında cereyan eden güzellik ve faydaları düşünmek, O'na inanıp O'nu sevmeye sebep olabilmektedir. 

2- O'nun vaat ettiği sevapları düşünmek, kişiyi ibadet yapmaya yöneltmektedir. 

3- O'nun uyarıda bulunduğu azapları düşünmek, O'ndan korkmaya, fenalık etmemeye ve günah işlemekten kaçınmayı sağlamaktadır. 

4- Allahü Teala'nın verdiği nimetlere, bahşettiği ihsanlara karşılık, nefsine uyarak günah işlediğini ve bu yüzden gaflet içinde yaşadığını düşünmek, Allah Azze ve Celle'den utanmaya sebep olur ki, kul böylece hata yapmaktan beri olmaya gayret göstermektedir.

Bu ve buna benzer birçok sebep dolayısıyladır ki, insanoğlunun günlük hayat içerisinde, yaptığı her davranış üzerine her daim tefekkür etmeye ihtiyacı vardır. İnsanoğlu tefekkür ile birlikte işine, hayatına ve ibadetlerine daha derin manalar yüklemek durumundadır. Yegane ve en önemli gayesi Allahü Tealaya layıkıyla kulluk ve Resulü (s.a.v.)'in getirdiklerine harfiyen riayet etmek olan insanoğlu, üzerine farz olarak almış olduğu bu mirasa gereği gibi sahip çıkmalı ve tefekkür ile kulluk üzerine zihin yormalı ve istikamet üzere buyrulduğu gibi dosdoğru bir hayat yaşamalıdır.      


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

YOKSA BİR MÜSLÜMAN'IN HİLAFET İSTEMESİ DÜŞÜNCE ÖZGÜRLÜĞÜ DEĞİL Mİ?

ANLAMAK MI? YOKSA ANLAŞILMAK MI?

100 YILLIK UYKU HALİ